Ocak 2012 Raporu
Erinç: Meslekten men etme uygulamaları son bulsun!
TGC ve GÖP Dönem Başkanı Orhan Erinç, “Türkiye, Ceza Hukuku’nun topluca gözden geçirilmesini zorunlu kılan bir süreçten geçmektedir” dedi.
Türkiye’deki 94 basın meslek örgütünden oluşan Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) temsilcileri Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda devam eden Odatv duruşmasını izledi. Türkiye’nin Ceza Hukuku’nun topluca gözden geçirilmesini zorunlu kılan bir süreçten geçtiğini belirten GÖP Dönem Başkanlığı’nı yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, duruşma öncesinde, adliye önünde GÖP adına bir basın açıklaması yaptı.
Erinç, “Ceza hukukunun genel kurallarının kimi kez görmezden geliniyor olması yargı erkine duyulan güveni örselemek gibi bir sonuca doğru gitmektedir. Bir tedbir ve istisna olan tutuklamanın genel geçer bir kural olarak algılanması en çok meslektaşlarımızı etkilemektedir. Sanık ve hükümlü arasındaki fark, özellikle hücre hapsi nedeniyle ortadan kalkmış olmaktadır” dedi.
Gazetecilerin, “Ergenekon Terör Örgütü’nün Medya Yapılanması” iddiasıyla tutuklu olduklarına dikkat çeken Erinç, “Silivri’deki ana davaya bakan mahkeme, Ergenekon Terör Örgütü’nün varlığının henüz kesinleşmediğine vurgu yaparak, ‘iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü’ denilmesine karar vermiştir. Oysa burada, Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda yargılanan Odatv mensubu meslektaşlarımız ‘Ergenekon Terör Örgütü’nün Medya Yapılanması’ kesin iddiasıyla ve tutuklu olarak yargılanmaktadırlar” diye konuştu.
Erinç, özel yaşamla ilgili konuşmaların, gazeteciliğin doğal görevleri arasında bulunan haber kaynakları ile görüşmelerin dahi iddianamede, iddialar kapsamındaki belgeler olarak sunulmasına dikkat çekti. “Gazetecilerin evlerinde ve bilgisayarlarında yapılan aramalarda el konulan ve çoğunun kopyaları bile meslektaşlarımıza verilmeyen tutanaklar ortadayken ‘delil karartma’ gibi bir iddianın tutuklama gerekçesi olarak geçerli kılınmasını anlamak giderek daha da zorlaşmaktadır” diyen Erinç, Türk Ceza Yasası’ndaki uygulamalara işaret etti.
Erinç şunları söyledi: “Temel Yasamız olan Türk Ceza Yasası’ndaki ‘Suçta ve cezada kanunilik ilkesi’ üst başlıklı 2’nci maddesinin uygulanması da hukukçular tarafından yadırganır olmuştur. Özellikle maddede yer alan ‘Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz’ kuralının geçerli olup olmadığı bile tartışma konusudur. Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun beklentisi de ‘gazeteciler yargılanmasın’ değil, ‘usul ve ceza hükümlerine uygun biçimde ve tutuksuz yargılanmaları’ isteği ile sınırlıdır. Meslektaşlarımızı meslekten men etme gibi bir sonuç yaratan uygulamalara son verilmesi beklentimizi bir kere daha kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz.”
İstanbul Adalet Sarayı önünde yapılan basın açıklamasına TGC ve GÖP Dönem Başkanı Orhan Erinç, TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver katıldı. (6 Ocak 2012)
***
Gazeteci Metin Göktepe mezarı başında anıldı
Gözaltında dövülerek öldürülen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe ölümünün 16’ıncı yılında, İstanbul Esenler’deki mezarının başında anıldı.
GAZETECİ Metin Göktepe mezarı başında anıldı. Anma töreninde Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe, önce oğlunun mezarına karanfiller bıraktı, ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben bir konuşma yaptı. “Metin’ler ölmez, Metin’ler doğar ancak. Cezaevlerine soktuğunuz çocuklarımızın hepsi Metin’dir. Bizim çocuklar susmayacak, çıkıp yazacaklar. Onların hepsi benim için birer Metin’dir” dedi.
Tutuklu gazeteci Ahmet Şık ile birlikte çektirdiği fotoğrafı taşıyan anne Göktepe’nin konuşması törende duygulu anlar yaşattı.
Törene katılanlara hitaben konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) önceki Başkanı Nail Güreli, “ Sizin sesinizi duymak gücümü arttırdı. Bu ses, Metin Göktepe’nin sesidir. Metin’in sesi halkın sesi oldu. On altı yıldır kuşaktan kuşağa bu ses yükseliyor” dedi.
Metin Göktepe’nin katillerinin yargılandığı davaya dikkat çeken Güreli, Göktepe’nin polisler tarafından öldürüldüğünün mahkeme tarafından kabul edilmesinin, gazetecilerin ve Göktepe’nin arkadaşlarının örgütlü duruşu sayesinde sağlandığını vurguladı.
Gazetecilerin her zaman örgütlü olması gerektiğini ifade eden Güreli şöyle konuştu:
” Hiçbir zaman yılgınlığa, umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Özgürlük ve demokrasi mücadelesini inançla sürdürmeliyiz. Mücadelemiz, halkın mücadelesidir, insanlığın hak mücadelesidir. Bugün önümüze çıkan engeller, susturmalar da aşılacaktır. Eskiden, Uğur Mumcu’lardan, Metin Göktepe’ye kadar gazetecileri öldürerek susturuyorlardı, bugün ise hapislere atarak susturmaya çalışıyorlar. Ama susmayacağız. Direneceğiz ve hakkımızı ararken daima örgütlü olarak mücadele edeceğiz. Son zamanlarda tüm alanlarda bunun önemini gördük. Gördük ki mücadele örgütlü sürdürüldüğü zaman bu iktidar geri adım atıyor. Geri adım attıracağız ona. Onu da hizaya getireceğiz ve hakkımızı alacağız. İnançla yürüyeceğiz. Metin Göktepe’ye selam olsun!”
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İhsan Çaralan da, basın üzerindeki baskılara dikkat çekti. Çaralan, “Bugün patronlar bile istediği gazeteciyi çalıştıramaz hale geldi” dedi.
Metin Göktepe davasını yakından takip eden gazeteci Nazım Alpman ise, “Burası bir mezar değil, bir direniş yeridir” diyerek gazetecilerin örgütlü duruşunun önemini vurguladı. (8 Ocak 2012)
***
TGC: Gazeteciler zor durumda
Türkiye’de yüze yakın gazetecinin düşünceleri nedeni ile cezaevlerinde olduğuna dikkat çeken TGC Yönetim Kurulu, “Çalışan gazeteciler günümüzde her zamankinden daha zor koşullarda görev yapma çabasında” dedi.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü neden ile TGC Yönetim Kurulu bir açıklama yaptı. Çalışan gazetecilerin günümüzde her zamankinden daha zor koşullarda görev yapma çabasında olduğu vurgulanan açıklamada “Ne çalışan gazetecilerin sorunları ne de halkın doğru yansız bilgilenme hakkını sağlayacak basın özgürlüğü; gazetecileri, yazarları tutuklayarak terörist ilan ederek çözülebilir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz etme olanağı yoktur” denildi.
TGC Yönetim Kurulunun açıklaması şöyle: “10 Ocak 1961 tarihi gazeteciler açısından önemli günlerden biridir. Gazetecilerin sosyal ve ekonomik haklarını kabul edilebilir düzeye çıkarılması 51 yıl önce yürürlüğe giren 212 sayılı yasayla mümkün olabilmiştir. Ancak yasanın yaptırımlardan yoksun oluşu sermayenin ve siyasal iktidarların da yasaya sıcak bakmamaları nedeniyle yaygın uygulamadan kaldırılması sonucunu doğurmuştur. Gazetecilerin özlük haklarının giderek yok edilmesi, editoryal bağımsızlığın ortadan kalkması, gazetecilerin sansür ve oto sansür baskısı altında çalışmaları sonucunu doğurmuştur. Günümüzde basın kuruluşlarında neredeyse nitelikli gazetecilere gerek kalmadığı gözükmektedir. Ceza yasasında ve terörle mücadele yasasının 6 ve 7. maddesi nedeniyle yüze yakın gazeteci cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktadır. Bu durum basın özgürlüğü açısından ülkeler sıralamasında Türkiye’nin son sıralarda yer alması gibi demokrasi açısından hak etmediğimiz bir sonucu doğurmaktadır. Ne çalışan gazetecilerin sorunları ne de halkın doğru yansız bilgilenme hakkını sağlayacak basın özgürlüğü; gazetecileri, yazarları tutuklayarak terörist ilan ederek çözülebilir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz etme olanağı yoktur. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu; çalışan gazetecilerin sorunlarına ve basın özgürlüğüne ivedi olarak çözüm bulunması için TBMM’yi göreve çağırıyoruz.” (10 Ocak 2012)
***
GÖP’ten TBMM’ye çağrı
94 gazetecilik meslek örgütünün oluşturduğu GÖP yargılanan gazetecilerin davalarını izlemeyi sürdürüyor. GÖP temsilcileri dün de 2. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu olan gazeteci Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’ın duruşmalarını izledi.
Dönem Başkanlığını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) yürüttüğü Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) temsilcileri 2. Ergenekon soruşturması kapsamında 1044 gündür tutuklu yargılanan gazeteci Mustafa Balbay ile 4 yıldır tutuklu olan gazeteci Tuncay Özkan’ın Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda devam eden duruşmalarını izledi
Duruşma öncesinde GÖP Dönem Başkanı Orhan Erinç adına bir açıklama yapan TGC Yönetim Kurulu Üyesi Gülseren Ergezer Güver “İleri demokrasiden söz edilen Türkiye’de basın ağır baskı altında. 97 gazeteci tutuklu, binlercesi hakkında soruşturma var. Balbay 1044 gündür, Özkan ise 4 yıldır tutuklu. Gazeteciler ya özgürlükleri ellerinden alınarak ya da işsiz bırakılarak susturuluyor. TBMM artık basın özgürlüğünü engelleyen yasa maddelerini düzeltmelidir” dedi.
Güver tarafından okunan GÖP açıklamasında şu görüşlere yer verildi: “Türkiye basın özgürlüğü açısından ülkeler sıralamasında son sıralarda yer alıyor. Bu tablonun nedeni, başta Terörle Mücadele Yasası ve Ceza Yasası olmak üzere basın, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen bazı yasa maddeleridir. 1982 Anayasası’nda 70’e yakın maddede değişiklik yapılmış ama bu değişikliklerde ifade, basın ve vicdan özgürlüğü konuları yer almamıştır. Sonuçta bugün 97 gazeteci cezaevindedir. Hapis cezası istemiyle yargılanan gazeteci sayısı 100’ü geçmiştir. Binlerce meslektaşımız, hakkında dava açıldığı için soruşturma ve dava baskısı altındadır. Yargılanan gazeteciler yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler, yayınladıkları fotoğraflar, telefon görüşmeleri ya da telefon rehberlerindeki numaralarla ilgili sorgulandıkları halde “terörist” olmakla suçlanmaktadır. Oysa gazeteci terörist değildir. Gazetecilerin susturulması sadece basın özgürlüğünün engellenmesi değil, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının engellenmesidir. Özgür basının olmadığı bir ülkede özgür bir toplumdan, ileri demokrasiden söz edilemez. Çok sayıda yayın organının toplatılması, kapatılması, karikatür ve mizah dergilerinin poşete koyulması, internet sitelerine erişimin engellenmesi, radyo ve televizyon kuruluşlarına çeşitli yaptırımlar uygulanması, gazetecilerin iş güvencesinden yoksun bırakılması basının önündeki ciddi sorunlardandır.”
Gülseren Ergezer Güver, GÖP olarak TBMM’ye çağrılarını şöyle sıraladı: “Biz artık gazetecilik faaliyetinin suç sayılmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler yapılsın. Gazeteciler tutuksuz yargılansın, aylardır, yıllardır ellerinden alınan özgürlükleri geri verilsin. Editoryal bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını oto sansüre yönelten baskılar kaldırılsın. Olağanüstü dönemlerin ürünü olan Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın.” (14 Ocak 2012)
***
TGC: Sorular yanıtsız kaldı
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu Hrant Dink'in ölümünün 5. yıldönümünde yayınladığı anma mesajında "yargılama süreci bitmemiştir ama davanın henüz sonuçlanmamış olması, vicdanlardaki sızıyı azaltmaya yetmeyecektir" dedi.
TGC açıklaması şöyle: Değerli meslektaşımız Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i aramızdan alınışının 5. yıldönümünde bir kez daha özlemle anıyoruz.
Hrant Dink’e düzenlenen suikastı tüm yönleri ile açığa çıkarması ve tetikçinin arkasındaki güçleri de belirleyerek sonuca ulaşması beklenen dava süreci kısa bir süre önce sonuçlanmasına karşın, kafalardaki sorular yanıtsız kalmıştır. Yargılama süreci henüz bitmemiştir, ama durum vicdanlardaki sızıyı azaltacak bir düzeyde olmamıştır.
Yargılamayı yapan hakimin bile sonuçtan tatmin olmadığını belirttiği dava ile ilgili eksikliklerin bundan sonraki süreçte giderilmesini bekliyoruz. Kamu vicdanı, ancak adil bir yargılama ile bu cinayetin ardındaki gerçek suçluların ortaya çıkmasıyla rahatlayacaktır.” (19 Ocak 2012)
***
“Davaları izlemeye devam edeceğiz”
Hrant Dink’i anmak için yapılan yürüyüşe GÖP adına katılan TGC Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar, “Gazetecilere yönelik her türlü baskı ve davaları izlemeye kararlı bir şekilde devam edeceklerini belirtti.
Yaşar şunları söyledi: “Türkiye maalesef son dönemde gazetecilere yönelik baskı, şiddet ve ölümler konusunda hem kendi kamuoyunda hem dünyadaki özgür kamuoyunda iyi bir sınav verememiş, mahkum olmuştur. Özellikle gazeteci cinayetlerinin aydınlatılamaması Türkiye’nin demokrasi ve hukuk ayıbıdır. Son Hrant Dink cinayeti, ondan önceki Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç cinayetleri maalesef Türkiye halklarının kamuoyu ve vicdanlarında Türk yargısını aklamamıştır. Bu anlamda Dink cinayetiyle ilgili mahkemenin verdiği karar gazetecilere yönelik tehdit ve suikastların ve bunları işleyenlerin hesap veremeyeceği izlenimini güçlendirmekte, bu da basın özgürlüğü için ciddi bir tehdit oluşturmaktır. Dink cinayeti bireysel çocukların işledi bir cinayet değildir. En azından kamuoyu bu konuda tatmin edilmemiştir. Vicdanlarda bu kararlar aklanmadığı sürece eylemler devam edecektir. Özellikle soğuk kış gününde on binlerce insanın bugün gerçekleştirdiği yürüyüş karara bir tepkiydi. Bizler gazeteciler ve GÖP olarak Dink başta olmak üzere tüm gazetecilere yönelik dava ve baskıları izlemeye kararlı bir şekilde devam edeceğiz.” (19 Ocak 2012)
***
GÖP: Gerçekleri hapsedemezsiniz
Gazetecilerin tutuklu olduğu Odatv duruşmasını izleyen TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto, baskıların ancak zihniyet değişikliğiyle son bulacağını vurgularken, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver ise, "Gazetecileri tutuklayabilirsiniz ama gerçekleri hapsedemezsiniz" dedi.
Gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in aralarında olduğu 13 sanıklı Odatv davasının 9’uncu duruşması dün, İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Tutuklu gazetecilere destek büyüktü.
Duruşmada TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, TGC Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar’ın yanı sıra yerli ve yabancı çok sayıda gazeteci hazır bulundu.
Duruşma ile ilgili Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkan Vekili Turgay Olcayto, bir değerlendirme yaptı. Olcayto, gazetecilerin tutuklu olarak yargılandığı davaların, adil yargılama açısından büyük önem taşıdığını ifade etti ve yargı reformu paketinin bu konuda yaşanan sıkıntıları gidermesini umduklarını belirtti.
TGC Başkan Vekili Olcayto şunları söyledi: "Paketi hukukçu arkadaşlar izliyor, ama önemli olan yasalardaki değişikliklerden çok, kafalardaki demokrasiye uyum sağlamasıdır. Kafa değişmedikçe, anlayış değişmedikçe, yasa maddeleri ile olumsuz tablonun değişmesini beklemek iyimserlik olur. Eğer yasa maddesi değişir, zihniyet değişmezse gazetecilere yönelik baskılar yine sürer. Düşünceyi ifade etmenin önündeki engellerin kalkması bir yana belki daha ağırlaşması söz konusu olur."
TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver de, tutuklu yargılanan gazetecilere baştan beri destek verdiklerini ve bu davalar bitene kadar gazetecilerin yanında olacaklarını vurguladı. Hrant Dink davasındaki karara dikkat çeken Güver, "Bu karar sadece kamu vicdanında derin yara açmadı; yargıda da büyük çatlağa yol açtı. Gazetecilik faaliyetleri nedeni ile sorgulandıkları halde, ‘örgüt üyeliği’ ile suçlanan başta Nedim Şener ve Ahmet Şık olmak üzere tüm gazeteci arkadaşlarımızın aylardır süren tutukluluklarının yani yaşanan demokrasi ayıbının artık sona erdirilmesini bekliyoruz. Aksi takdirde hukuka güven sarsılacaktır. Gazetecileri tutuklayabilirsiniz ama gerçekleri hapsedemezsiniz" diye konuştu. (23 Ocak 2012)
***
TGC: Gerçekleri hapsetmemeliyiz
Aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 24 Ocak 1993 yılında yitirdiğimiz gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu bir açıklama yaptı.
Açıklamada Uğur Mumcu cinayetini işleyen tetikçilerin arkasındaki odakların bulunamadığına dikkat çekilerek “Artık gerçekleri hapsetmekten vazgeçmeliyiz. Gazetecilere yönelik saldırıların ve asıl tetikçilerin hiçbir zaman bulunamaması ayıbıyla yüzleşilmeli ve karanlık güçlerin açığa çıkmasını sağlayacak irade gösterilmelidir” denildi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklaması şöyle: “Gazeteci meslektaşımız Uğur Mumcu’yu, aramızdan ayrılışının 19. yılında özlem, saygı ve sevgiyle anıyoruz. Çağdaş demokratik bir ülkede yaşayabilmemiz için halkın haber alma hakkına hizmet eden gazetecilerden biri olan Uğur Mumcu siyasi bir cinayete kurban gitti. Uğur Mumcu gibi öldürülen tüm gazeteci cinayetlerinin hepsinin arkasında tam aydınlatılmayan, ortaya çıkarılamayan birçok güç odağı bulunuyor. Tetikçileri azmettiricileriyle birlikte ortaya çıkarmak bu ülkede görev yapan tüm iktidarların sorumluluğundadır. Türkiye’de gazeteci cinayetlerini azmettiren güç odakları serbest dolaşırken gerçekler hapsediliyor. Artık gerçekleri hapsetmekten vazgeçmeliyiz. Türkiye'de ifade özgürlüğünün genişletilmesi, Avrupa standardına getirilmesi için çalışmalar yapılsa da çok sayıda gazeteci yaptıkları haberler, röportajlar ve çektikleri fotoğraf ve görüntüler nedeniyle ölüm tehdidi altında yaşıyor. Birçok gazeteci polis koruması altında yaşamını sürdürüyor. Artık gazetecileri tehdit etmek adi olaylara döndü. Hem gazetecilerin güvenlikleri hem de sorunlarının çözümü için dayanışma içinde mücadelemize devam etmeliyiz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak gazeteci cinayetlerini azmettirenlerin açığa çıkarılması, gazetecilerin tehdit edilmesinin önüne geçilmesi için iktidarı göreve çağırıyoruz.” (25 Ocak 2012)
***
Gazetecilerin yıpranma hakkının iadesi istendi
TGC Başkanı Orhan Erinç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak, yıpranma hakkının iadesini, 5953 sayılı yasanın tüm gazeteciler için uygulanmasını ve itibari hizmet zammı adaletsizliklerinin giderilmesini istedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Yönetim Kurulu kararıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdı. Mektup Basın Yayınla İlişkili Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a da iletildi.
10 Ocak Geleneksel Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle, Başbakanlıkta görev yapan gazetecilere“Yıpranma Hakkı”nın geri verilebileceğine ilişkin yaklaşımına teşekkür eden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Başbakana yazdığı mektupta şu önemli noktalara dikkat çekti:
“Gazetecilerin sigortalılık sürelerine yıpranmalarına karşılık her yıl için 30 gün itibari hizmet eklenmesini öngören 2098 Sayılı Yasa, 11 Ağustos 1977’de kabul edilmiş ve Resmi Gazete’nin 24 Ağustos 1977 günlü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2098 Sayılı yasanın kaldırılmasında “kurşun karışımlarının işlenmesiyle hazırlanan gazetelerde ofset sistemine geçilmesiyle varılan teknolojik gelişme” gerekçe olarak göstermiştir.
Bu değişikliğin gazetecileri etkilemediği, yalnızca gazetenin baskıya hazırlık ve baskı teknolojisiyle sınırlı olduğu yolundaki açıklamalarımız Bakanlığın yanlış yaklaşımını değiştirmeye ne yazık ki yetmemiştir. İtibari hizmet zammının, hiçbir karşılığı olmadan verildiği gibi bir düşüncenin gerçekle bağdaşmadığı, kaldırılmasıyla Sosyal Sigortalar Kurumu’nun yılda yaklaşık ve (2005 yılı için en az ve bugünkü para birimiyle) 1 milyon lira tutarındaki prim toplamından da yoksun kalacağına ilişkin hesaplar da gözardı edilmiştir. Çünkü 2098 Sayılı yasaya göre itibari hizmet zammından yararlanan gazeteciler için yüzde 3 fazla prim tahsil edilmekte ve bu farkı doğrudan işverenler ödemekteydiler.
Bakanlığın, SSK’nın hem prim toplamadaki aksaklıklar hem de kayıt dışı çalışma nedeniyle prim almadan yoksun kalmasından doğan açıklarından yakınılırken almakta olduğu yüklüce bir prim tutarından vazgeçmesini anlamak da mümkün olmamıştır. 2098 Sayılı yasa yürürlüğe girdiğinde Anayasa’da özel radyo ve televizyonları yasallaştıran anayasa maddesi (madde 133) yürürlükte olduğundan yasa kapsamına yalnızca TRT’de çalışan gazeteciler kapsama alınmışlardır. Oysa daha sonra 8 Temmuz 1993’te Anayasa’da yapılan değişiklikle özel radyo ve televizyonların kurulmasına izin verilmiş, 13 Nisan 1994 günü kabul edilen 3984 Sayılı ilk yasa da “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun” olmuştur. Gerek bu yasada gerekse daha sonra yürürlüğe sokulan yasada “özel radyo v televizyonların haber hizmeti bölümlerinde çalışan gazetecilerin 5953 Sayılı Yasa kapsamında çalıştırılmaları ve Basın Kartı taşıma olanağından yararlanmaları” kural olarak yer almıştır.
İtibari hizmet zammı uygulamasına dönülmesi kabul edilirse çıkarılacak yasaya özel radyo ve televizyonda çalışan gazetecilerin de eklenmesi gerekli görülmektedir.
TRT yasasında yapılan son değişiklikle Emekli Sandığına bağlı çalışanların yanı sıra aynı görevi SSK kapsamında yapanların bulunuşu da dikkate alınmalıdır. İnternet gazeteciliği ile internet gazetecilerinin yasal tanımlarının henüz yapılmamış olması da önemli bir eksiklik oluşturmakta o alanda görev yapan gazetecilerin itibari hizmet zammından yararlanmayacak olmaları da ayrı bir haksızlığı ortaya çıkaracaktır. İtibari hizmet zammı uygulamasına dönülmesi durumunda, uygulamada eşitlik sağlanması 5953 Sayılı Yasa'nın yaygın biçimde uygulanmaması da mesleki sorunlarımızdan bir başkasıdır. 1984 yılında başlayan sendikasızlaştırma girişimiyle, 5953 Sayılı Yasanın yaygın uygulanma alanı da, neredeyse 195 Sayılı Basın İlan Kurumu Yasası'na göre belirlenmiş asgari kadrolar dışında pek kalmamıştır. Gazetecilerin büyük bölümü, ya taşeronlar eliyle genel iş yasası kapsamında ya da telif ücretiyle ve serbest meslek mensubu statüsünde çalıştırılmaktadırlar.
Bunun nedeni de 212 Sayılı Yasa'yla değiştirilen 5953 Sayılı Yasa’nın uygulanmasını zorlayacak caydırıcı yaptırımların bulunmamasıdır. Bu açıdan bakıldığında, itibari hizmet zammı uygulanmasına dönülürken, 5953 Sayılı yasanın gazetecilerin tümü için uygulanmasını sağlamanın yolu da caydırıcı tutarda yaptırımların yasaya eklenmesinden geçmektedir." (26 Ocak 2012)
***
Tutuklu gazetecilere GÖP’ ün desteği sürüyor
Oda TV davasının 10. duruşmasında gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın da bulunduğu 11’i tutuklu 13 sanığın yargılanmasına devam edildi. Duruşmayı Gazetecilere Özgürlük Platformu adına Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkan Vekili Turgay Olcayto ile TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver ile birlikte çok sayıda gazeteci izledi.
Adalet Sarayı'ndaki özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Prof. Dr. Yalçın Küçük, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın, Şükrü Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Muhammet Sait Çakır, Coşkun Musluk, Müyesser Uğur ile tutuksuz sanık İklim Ayfer Kaleli katıldı. Diğer tutuksuz sanık Ahmet Mümtaz İdil ise duruşmaya gelmedi. (27 Ocak 2012)
***
Erinç: Hüküm vermek yargının işi
Tutuklu gazetecilerle ilgili “Ateşli silah, patlayıcı bulundurmak, evrakta sahtecilik, cinsel taciz, terör, darbeye teşebbüs” suçları ile yargılanıyor diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine meslek örgütleri tepki gösterdi.
Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın “Tutuklu Gazeteciler” konusundaki değerlendirmesiyle ilgili bir açıklama yaptı.
Orhan Erinç’in açıklaması şöyle: “Sayın Başbakan’ı anlayışla karşılamamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kendilerinin devlete karşı sorumlulukları ve yükümlülükleri bulunuyor.
Bu nedenle olasıdır ki iddianamelerde yer alan iddiaları kesin yargı gibi algılayarak değerlendiriyor. Biz meslek örgütleri ise iddianamelerdeki değerlendirmelerin şimdilik iddia düzeyinde kaldığını, mahkemeler tarafından sonuca bağlanacağını düşünüyoruz. Meslektaşlarımızın sorguları sırasında kendilerine yöneltilen soruların ağırlıklı olarak yaptıkları haberleri, yazıları, arşivleri, haber kaynakları ile olan ilişkileri ve basılmamış kitapları kapsamında olması bizleri bu değerlendirmeye götürüyor. Bu kanımızı “Terör örgütünün medya ayağı” vurgusuyla düzenlenen iddianame de güçlendiriyor. Ayrıca 97 gazetecinin, 2005 yılından bu yana Türk Ceza Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve Ceza Muhakemeleri Yasası gibi temel ceza yasalarında yapılan düzenlemelerin yorumlarıyla suçlanmakta ve tutuklu olarak yargılanmakta olduğunu da düşünüyoruz. Önceki yıllarda gazetecilerin “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılanmasına karşın, bir süredir “terör örgütü üyesi” sıfatıyla suçlanmakta oluşunu yadırgadığımızı da vurgulamak istiyoruz.
Sayın Başbakan’ın aralarında yüz kızartıcı olanların da bulunduğu bazı tekil suçları anımsatarak, genelleme yapmasını anlamakta zorlanıyoruz. Bu yaklaşımın kimi çevrelerce "gazetecileri itibarsızlaştırma girişimi” olarak yorumlanmasına inanmak istemediğimizi de belirtiyoruz. Tutuklu olarak ve “terör örgütü üyesi” konumunda yargılanan meslektaşlarımızın listesi GÖP’ün özel sitesinde çalıştıkları yayın organları da belirtilmiş olarak bulunmaktadır. Bu durum GÖP’ün adlarını ve yayın organlarını gizlemeden açıklamalar yapmakta olduğunun da somut bir göstergesidir. Meslek örgütlerinin, Türk Ceza Yasası daha taslak halindeyken ifade özgürlüğünü sınırlayan suç tanımları içerdiği ve hapisteki gazeteci sayısının artacağı yolundaki uyarılarının doğruluğu, söz konusu yasanın basın-yayın fiilleri ile ilgili kimi maddelerinin değiştirilmesi için yapılan çalışmalar ile de ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin son bir yıl içinde ifade özgürlüğü ve gazetecilerin çalışma koşulları dikkate alınarak 179 ülke arasında 148’inci sıraya indirilmesi de üzerinde durulması gereken başka bir durumu gözler önüne sermektedir. Adalet Bakanlığı “tutuklu gazeteci yok” iddiasından “8 gazeteci var” görüşüne geçmiştir. Yeniden “tutuklu gazeteci yok” iddiasına dönülmesi, hükümetin bir iç sorunudur. GÖP’ün bugüne kadar yaptığı açıklamalar, tutuklu gazetecilerin yargılanmaması yönünde değil, mesleklerini yapmaktan men edilmeleri sonucunun doğmasına yöneliktir.” (27 Ocak 2012)