Mayıs 2012 Raporu

Gazeteciler, TGC rozetlerini aldı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Lokali’nde düzenlenen geleneksel ay sonu yemeği ve rozet takma töreni çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Törene TGC Başkanı Orhan Erinç, Başkan Yardımcısı Vahap Munyar, Başkan Vekili Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir ve çok sayıda davetli katıldı.

Törenin açış konuşmasını TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, konuşmasında nisan ayı içerisinde yapılan faaliyetlerden bilgi verdi.

Güneş şöyle konuştu: “5 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’nde Hasan Fehmi Bey’i mezarı başında andık. 11 Nisan’da Konrad Adenaur Stiftung’la ortaklaşa “Nefret Suçları ve Nefret Söylemi” konulu bir panel düzenledik. Bu paneli bir kitap haline getirmeye çalışacağız. Son dönemde medyada nefret suçları konusunda olumsuz örnekler gördüğümüzün sizler de farkındasınızdır. TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir’in düzenlediği TGC Şiir ve Musiki Günleri’ni gerçekleştirdik. 25 Nisan tarihinde TGC Gazetecilik Başarı Ödülleri sahiplerini buldu. Yerel Gazetecilik Ödülleri’ni 4 Mayıs tarihinde vereceğiz.”

Törende DHA muhabiri Pınar Çıtak Koygun’a TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, Haberci gazetesi sahibi Erol Kes’e ise TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir tarafından rozetleri takıldı. Geleneksel rozet töreninde Türkiye Gazete Sahipleri Birliği eski Genel Sekreteri Rüştü Bozkurt’a fesholan birliğin eşyalarını TGC’ye hibe etmesi sebebiyle TGC Başkanı Orhan Erinç tarafından bir şükran plaketi verildi.

TGC Başkan Yardımcısı Vahap Munyar’a ise TGC’ye katkılarından dolayı TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto tarafından teşekkür plaketi takdim edildi. (2 Mayıs 2012)

***

“Basın özgürlüğünde gerileme sürüyor”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)  Yönetim Kurulu Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında Türkiye’deki basın özgürlüğünde gerilemenin devam ettiğine dikkat çekti.

TGC Yönetim Kurulu'nun açıklamasında “Tutuklu gazeteci sayısının 100’e yaklaştığı, gazeteciler hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğü adına ancak ‘gerilemenin devam ettiğini’ söyleyebiliyoruz. Ne yazık ki, bu yılda Freedom House örgütünün önceki gün yayınlanan son raporunda basın özgürlüğünde Türkiye, 197 ülke arasında 117’inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer alıyoruz” denildi.

TGC basın açıklaması şöyle: “Türkiye’deki basın özgürlüğünü engelleyen ciddi sorunlar vardır. Bunların başlıcalar hukuki engeller, çalışma mevzuatı ve medyanın yapılanmasıyla ilgili sorunlardır. Başta Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Yasasında çağdaş hukuk tanımlarına uygun iyileştirmelerin biran önce yapılması gerekmektedir.  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate almayan yasama çalışmaları ile uygulamaların değişmesi gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Adalet Bakanlığının Ocak ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu ve yasalarda görece iyileştirmeler yapan paketinden ise günümüze kadar hala olumlu bir gelişme görülmemesini de ilginç buluyoruz. Basın-İş Yasası olarak adlandırdığımız 212 sayılı Yasa ile değişik 5953 Sayılı Yasa, neredeyse uygulamadan kaldırılmıştır.  1952 yılında çıkarılan yasanın uygulanmaması halinde caydırıcı yaptırımı olmadığından, gazetecilerin çalışma güvenlikleri yok denecek düzeye indirgenmiştir.  Gazetecilerin yıpranma haklarının kaldırılması ise zaten son derece güç koşullarda çalışan muhabir, kameraman, foto muhabirlerinin durumlarını daha da güçleştirmiştir. Halkın haber alma ve doğru yansız bilgilenme hakkına zarar veren bu durumun düzeltilmesi için TGC önerilerini Başbakan’a ve ilgili bakanlara iletmiştir. Medyanın yapılanması, Siyasetin ve sermayenin müdahalelerine karşı koyacak bir nitelik taşımamaktadır. Özellikle ana akım medyada editoryal bağımsızlığın sağlanamaması gördüğümüz en önemli olumsuzluktur. Gazetecilik mesleğini gerçekleştirmek günümüz koşullarında daha da zorlaşmıştır. Tutuklu gazeteci sayısının 100 dolayında olduğu, gazeteciler hakkında açılmış davaların ise 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır. Bu yıl da basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye’nin 197 ülke arasında 117’inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer bulmasını ülkemize yakıştıramıyoruz.

Bütün bunların ışığında Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama mahkûmiyet, saldırı, yaralama ve cinayet gibi basın özgürlüğü ihlallerinin artık son bulmasını istiyoruz. Editoryal bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını oto sansüre yönelten baskıların kaldırılmasını talep ediyoruz. Olağanüstü dönemlerin ürünü olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devamı niteliğinde gördüğümüz Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını bekliyoruz.” (3 Mayıs 2012)

***

TGC-Kas Yerel Gazetecilik Ödülleri sahiplerine verildi

2011 Yerel Gazetecilik Ödülleri Legacy Ottoman Hotel’de düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi.

Törene TGC Başkanı Orhan Erinç, Başkan Vekili Turgay Olcayto, Başkan Yardımcısı Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, TGC önceki başkanı Nail Güreli ve çok sayıda davetli katıldı. Törenin açış konuşmasını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı.

Güneş, TGC olarak, demokrasinin güçlenmesinde yerel basının desteklenmesinin önemine inandıklarını vurgulayarak 1997’den beri düzenlenen eğitim seminerleriyle 7 bin gazeteciye sertifika verildiğini belirtti.

Yerel basının desteklenmesinde ödül töreninin önem taşıdığının altını çizen Güneş, şöyle konuştu: “1999 yılından beri düzenlenen ödül töreninde yerel basında görev yapan 92 gazeteci meslektaşımıza ödül verdik. Bugün verilecek ödüllerle bu sayı 99’a çıkacak.”

Ödül töreninde konuşma yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde TGC’nin yayınladığı açıklamadan bahsetti.

Türkiye’de gazeteciliğin yerelde çok zor yapılan bir meslek olduğunu ifade eden Erinç, “Büyük kentlerde haber kaynaklarından uzak bir yaşam sürdürüyoruz. Ama yereldeki meslektaşlarımız haber kaynaklarıyla çok yakın olma durumunda. Çünkü çevre daha dar ve meslektaşlarımız haber yaptıkları kişiyle ertesi gün karşı karşıya gelebiliyor. Bu yerelde çalışan meslektaşlarımızın can güvenlikleri açısından çok daha değişik bir anlam taşıyor” dedi.

Türkiye’de 96 gazetecinin hapiste olduğunu belirten Erinç şöyle konuştu: “2 meslektaşımız görev için gittikleri Suriye’de ne olduğunu bilmediğimiz bir yokluk içindeler. Onlardan 56 gündür haber alınamıyor. Biz TGC olarak Birleşmiş Milletler’in özel temsilci olarak atadığı Kofi Annan’ı da göreve çağırdık. Suriye yönetimi “bizim bu konuyla ilgili bilgimiz yok” diye bir açıklama yaptı. Bu açıklama endişemizi daha da arttırdı. Meslektaşlarımızın sağ salim aramıza dönmelerini bekliyor ve diliyoruz. TGC olarak yerel yayın organı var ama yerel gazeteci yok görüşünü savunuyoruz. Çünkü şunu da biliyoruz ki, yerelde çalışan meslektaşlarımızın büyük bölümü yaygın medyanın da muhabirliğini ve foto muhabirliğini yapan meslektaşlarımız. Bu açıdan yerel medyanın desteklenmesi Türk medyasına da ayrıca değer kazandırır görüşündeyiz.”

İstanbul Şişli’de yayımlanan  görme engellilerin kullandığı Braille alfabesi ile hazırlanan Görülmeyen Gazete’den Saime Oğuzhan Jüri Özel Ödülü'nü TGC Başkanı Orhan Erinç’ten, fotoğraf dalında İstanbul Aydın Ses Gazetesi’nden Murat Aydın birincilik ödülünü TGC önceki başkanı Nail Güreli’den, Gaziantep Gazetesi’nden İlhami Boynukısa mansiyon ödülünü TGC Başkan Yardımcısı Vahap Munyar’dan, sayfa düzeni dalında Mersin İmece Gazetesi’nden Döndü Doğuş Soluğan birincilik ödülünü İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Kahraman’dan, haber dalında Bursa Hakimiyet Gazetesi’nden Ersel Peker birincilik ödülünü TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto’dan, Batman Postası Gazetesi’nden M. Kemal Çelik ise mansiyon ödülünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’ten aldı. Törene katılamayan Adana Günlük Gazetesi’nden Tevfik Dinçkalmış sayfa düzeni dalında mansiyon ödülüne layık görüldü. (7 Mayıs 2012)

***

Medyada şiddet haberleri tartışıldı

Umut Vakfı’nın, Bandırma’da gerçekleştirdiği, “Türkiye’de Bireysel

Silâhsızlanma ve Medyada Şiddet Haberleri” konulu semineri ilgi gördü.

Seminerde ilk konuşmayı yapan Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedeman Çağatay, yerel medya seminerlerinin 11.’sini Bandırma’da gerçekleştirdiklerini vurguladı.

Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir’in başkanlığında, “Eleştirel Gazetecilik, Medya Okuryazarlığı, Şiddet Haberleri” konusunda gerçekleşen seminerin birinci oturumunda, Umut Vakfı Onursal Mütevellisi, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Nail Güreli, “Toplum sorunlarına duyarlı gazetecilik nasıl yapılır?” konusunda düşüncelerini açıkladı. Güreli, son yıllarda ülkemizin şiddet toplumu durumuna gelip, nefret söyleminin öne çıktığına dikkati çekti. Son dönemlerde ülkemizde gazeteciliğin de, siyasi iktidarın uyguladığı şiddet ve baskı yöntemleriyle yapılamaz duruma geldiğine işaret etti.

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fikret İlkiz de, “Şiddet haberlerinde insan hakları” konusunu kapsayan konuşmasında, son bir yıl içinde 252, son yedi yılda ise toplam 4190 kadının öldürüldüğünü belirtti.

İlkiz, nefret söylemlerinden hareketle nefret suçlarının önlenmesi için hukuksal önlemlerin gerekliliği kadar yerel medyanın da bu suçlar konusunda duyarlı yayıncılık gerçekleştirmesinin zorunlu bulunduğunu belirtti.

Eğitimci-Yazar İncilâ Çalışkan’ın oturum başkanlığında, “Şiddet haberleri, gazetecilik meslek ilkeleri ve yerel medya” konusunda gerçekleşen oturumun ilk konuşmacısı, Gazeteci-Yazar Önder Balıkçı’ydı. “Şiddet haberlerinin değerlendirilmesi: Yerel Medyadan deneyimler” konusunda düşüncelerini açıklayan Balıkçı, yerel medyanın, yaygın medyaya göre çok daha güç koşullarda görev gerçekleştirdiğinin altını çizdi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti(TGC) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Recep Yaşar da, “Şiddet haberlerinin değerlendirilmesi: Yerel medyadan deneyimler” konusundaki konuşmasında, TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi” doğrultusunda, gazetecilerin, şiddet olaylarına nasıl yaklaşmaları gerektiğini anlattı. Yaşar, “Gazeteciler, şiddeti pazarlamaktan vazgeçmelidir” derken, siyasi parti başkanlarının da birbirlerine karşı şiddet söylemlerine son vermeleri gerektiğine dikkati çekti. (28 Mayıs 2012)

***

Gazeteciler Yerel Basın Semineri’nde buluştu

TGC ve KAS’ın ortaklaşa düzenlediği 63. Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri, Amasya, Çorum, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve ilçelerinden gelen 100’ü aşkın gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Seminerin açış konuşmalarını TGC Başkanı Orhan Erinç, 15 Eylül Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cengiz Demirel, Gerze Belediye Başkanı Osman Belovacıklı, Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül ve Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz yaptı. 1 dakikalık saygı duruşunun ardından 15 Eylül Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cengiz Demirel açış konuşmasını gerçekleştirdi.

Seminerde açılışında konuşan Erinç, Türkiye’de gazetecilerin ikiye ayrıldığını ifade ederek, “Birincisi hukuken ve fiilen gazeteci sayılanlar, ikincisi fiilen gazetecilik yapanlar ama hukuken gazeteci sayılmayanlar. Tabi hukuken sayılmamayı çalışma mevzuatına göre söylüyorum. Yoksa ceza yasalarına göre hukuken gazeteci sayılmayan meslektaşlarımız bir kovuşturmaya uğradıklarında gazeteci olarak sayılmak durumunda. Son dönemde Türkiye de en kolay suçlama yolu terörist olarak ortaya çıktı. Tabii Türkiye’yi yönetenler terör kavramındaki bu yozlaşmanın gerçek terörle mücadelede olumsuz sonuçlar doğurup doğurmadığını da incelemeliler diye düşünüyorum. Çünkü herkesin terörist diye suçlanabildiği, özellikle gazetecilerin terörist sıfatıyla yargılandıkları bir ülkede gerçek terörizmin ne olduğunu, onunla nasıl mücadele edileceğini de yeniden düşünmek gerekiyor” dedi.

Erinç, TGC’nin Adalet Bakanlığı ve TBMM Adalet Komisyonu’yla çalışmalar yaptığını belirterek şöyle konuştu: “Ama bu konuda olumlu bir sonuç alınacağını düşünmek şimdilik biraz yanlış olur. Çünkü Türkiye’de siyasetle hukuk çok sık karşı karşıya geliyor. Bu sorunun çözümünde hukuk dikkate alınacakken geleneksel anlayışla siyaset daha ağır basıyor. O nedenle de yasa maddelerini dikkate alırsak, Türkiye dünyanın en demokrat ülkesi demek mümkün. Ama o gerekçelerin arkasından gelen yasa maddelerinin yazılışı Türkiye’nin demokratik durumunu ne yazık ki iyi olarak ortaya koymuyor. Zaten uluslararası değerlendirmelerde Türkiye’nin ifade özgürlüğü sıralamasında 197 ülke arasından 148’inci oluşu da bir başka gösterge.”

Açış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Gözde FM Yönetim Kurulu Başkanı Levent Bektaş’ın yaptığı oturumda, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilerin Örgütlenmesi”, TGC Hukuk Müşaviri avukat Gökhan Küçük ise “Medya, Haber ve Kişilik Hakları” konularında sunum yaptılar.

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş konuşmasına, gazetecilerin örgütlenmesi başlığının çok geniş ve önemli olduğunu ifade ederek başladı. Güneş, gazetecinin tarifinin ve sorumluluğunun önemini vurgulayarak, “Gazeteciliği, haberi, gazetecinin sorumluluğunu değişen kamu otoriteleri bizim gibi anlamadığı zaman değişik sıkıntılar yaşıyoruz. TGC’nin öncülüğünde hazırlanmış Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ni meslek haritamız olarak alabiliriz. Evrensel olarak kabul edilen gazeteci tanımı şu şekilde: Gazeteci, düzenli bir şekilde yazılı ya da görüntülü, sesli, elektronik veya dijital basın veya yayın organında kadrolu ya da sözleşmeli haber alma, işleme, görüş belirtme şeklinde görev yürüten, asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olan kişilerdir. İkinci anahtar nokta ise gazetecinin sorumluluğudur. Gazeteci, halkın haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır bu amaçla her türlü sansür ve otosansürle mücadele etmeli halkı da bu yönde bilinçlendirmelidir. Gazetecinin halka karşı sorumluluğu başta işvereni ve kamu otoriteleri olmak üzere öteki tüm sorumluluklarından önce gelir” dedi.

Güneş, “Türkiye’de gazetecilerin örgütlenmesi yönünde hem siyasi hem de sermayeden kaynaklanan değişik problemler var. Şu an örgütlenmemizin önündeki en büyük engellerden birisi çalışma yasamız olan eski 212 şimdiki adıyla 5953 Sayılı Basın İş Kanunu’na göre meslektaşlarımızın önemli bir bölümü çalıştırılmıyor. Patronlar bu yasaya tabi gazeteci çalıştırmayı tercih etmiyorlar. Yasal engeller dışında hukuksal anlamda da Türk Ceza Yasası’nda, Terörle Mücadele Yasası’nda, Ceza Muhakemeleri Yasası’nda değişmesi gereken birçok madde var. Bu yasalarla gazeteciler mesleklerini yapamaz hale getiriliyor” şeklinde konuştu.

TGC Hukuk Müşaviri Gökhan Küçük konuşmasına çeşitli haberlerden hukuksal süreçlere dair örnekler sunarak başladı. Hakkında dava açılan haberlerle ilgili Yargıtay’ın verdiği kararlardan bahseden Küçük, şöyle konuştu: “Hepimizin toplum içinde doğmakla birlikte bir takım kişisel haklarımız söz konusu. Adımız, resmimiz, onurumuz, şerefimiz, manevi dünyamız, beden bütünlüğümüz üzerine kimse kimseye zorla eza edemez. Ruh bütünlüğümüz, beden bütünlüğümüz üzerine haklar, ticari haklar gibi haklar kişisel haklarımızı oluşturuyor. Kişisel haklar bu değerler üzerinde bir bütünü oluşturuyor. Gazeteci haber yaparken bu kişisel haklarla çatışmaya karşı olmalıdır. Özel hayat basına sınırlı bir alandır. Şu anda burada konuşmam çekilebilir ve yayınlanabilir. Ancak gelip beni odamda çekemezseniz. Bir başkasıyla paylaşmak istemediğim alanı kamuoyuna sunmakta herhangi bir menfaat yoktur. Yargıtay basın özgürlüğünü şu şekilde ifade ediyor. Diyor ki, basın için hukuka uygunluk sebepleri vardır. Birincisi haber yapma, denetim ve eleştiride bulunma, kamuoyu oluşturma. Bu basın özgürlüğünün olmazsa olmaz üç tane sac ayağıdır.”

İlk oturumun ardından 2’nci oturum Ayancık Doğuş gazetesi köşe yazarı Erdoğan Erkaymaz moderatörlüğünde, Radikal gazetesi çevre muhabiri Serkan Ocak’ın “Türkiye’de Çevre Gazeteciliği” ve gazeteci Tümer Argın’ın “Medyada Planlama ve Görsellik” konulu sunumlarıyla yapıldı. (29 Mayıs 2012)

***


Başkan Erinç: Gazetecilik reklamcılıkla karıştırılamaz

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung’la (KAS) ortaklaşa düzenlediği 63’üncü Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri çok sayıda gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi. Seminere katılan basın mensuplarına sertifikaları verildi

Seminerin ikinci günü oturumları DHA Sinop Temsilcisi Kenan Türkseven’in moderatörlüğünde, TGC Trabzon Temsilcisi Hikmet Aksoy’un “Yerel Gazetelerde İçerik ve Pazarlama Sorunları” ve TGC Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Ayhan’ın “Futbol Amatör Sporları Yiyor mu?” konulu sunumlarıyla başladı.

TGC Trabzon Temsilcisi Hikmet Aksoy, yaygın olsun yerel basın olsun bir gazetenin çıkış amacı olduğunu belirterek, “Gazete, okuyucu kitlesine mutlaka bir şeyler vermek ister. Okuyucu topluluğunun bizden ne beklediğini bilmek gerektiğimiz inancındayım” dedi.

Aksoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu bakımdan öncelikle çıkacak bir gazetenin mutlaka anket çalışması yapılmalıdır. Okuyucu profili verilerine bakılarak gazetenin başarılı olmasında ve gazetenin şekillenmesinde anket büyük rol oynar. İyi gazete yapmak demek her zaman iyi satış yapmak anlamına gelmez. Satılıyorsa ve aranıyorsa gazeteniz, o zaman başarılı olursunuz. Vitrine çıkan gazetenizin albenisi olabilmesi için önce mizanpaj açısından çekici olması gerekiyor. Bir gazetenin içeriğinde neler olması gerektiğini biz kendi zevkimize göre değil okuyucunun taleplerine göre şekillendirmeliyiz.”

TGC Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Ayhan, “Yerel basın son derece önemlidir” diyerek konuşmasına başladı.

“Her yerde yerel basınla ilgili bir gazete görüyorsunuz. Dolayısıyla iletişim gücü çok önemli” diyen Ayhan şöyle konuştu: “Futbol, amatör sporları yedi bitirdi bile. Futbol sadece amatör sporları değil milli takımı da yedi bitirdi. Basın ve medya sadece Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzon’a o kadar alıştı ki, artık sadece amatör takımları değil milli takımı da unuttu. Biz amatör sporlarımızı değil milli takımımızı dahi öldürüyoruz. Medya olarak buna çok katkıda bulunuyoruz. Sadece medyayı suçlamıyorum. Bazı kulüp başkanları var ki, neredeyse kendi futbolcularını yalancı futbolculardan kuracaklar. Böyle bir şey yok. Geçen yıl tekvando takımımız İtalya’da şampiyon oldu. Gazetelerde tek sütun haber geçildi. Birçok şampiyon var. Hiçbirini tanımıyoruz. Çünkü medya tanıtmıyor. Dünya şampiyonu olanın karşılığı tek sütun haber. Futbola gazetelerde verilen yerle amatör sporları öldürüyoruz.”

Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi.

Öğle arasının ardından oturum Sinop.com.tr haber sitesinin sahibi Özkan Akar moderatörlüğünde TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir’in “Gazetecilerin etik Donanımı” ve Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Müdürü Mehmet Köşker’in “Basın İlan Kurumu ve Anadolu Basını” konulu sunumlarıyla gerçekleştirildi.

TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, sunumuna “Gazetecilik mesleğini yapacak olanların donanımla ilgili olmazsa olmazları vardır. Yedek kalemi, fotoğraf makinesi, ses kayıt cihazı, yedek pil, batarya, hafıza kartı gibi ürünleri yanından ayırmamalıdır” dedi.

Oturumlardan sonra TGC Başkanı Orhan Erinç semineri değerlendiren bir konuşma yaptı.

3-4 yıldır başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere haber dilinin nasıl olması, hangi köşe yazarlarının çalıştırılmaya devam edilmesi gerektiğine ilişkin kamuoyuna açıklamalar yapıldığına dikkat çeken Erinç, şöyle konuştu: "Bu sadece Sayın Başbakan’la sınırlı değil. Öteki kamu görevlileri de aynı yönde bize mesleğimizi öğretmeye çalışan bir yaklaşım içindeler."

Kamu görevlilerinin gazetecilik mesleğine yönelik sözlerini TGC Başkanı Erinç, sansür, otosansür konusu olarak değerlendirirken Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne dikkat çekti.

Erinç, "2 madde daha var ki, onların da anımsanması gerekir diye düşünüyorum.  12. madde: Gazeteci mesleğini reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştıramaz. İlan, reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz. Maddi çıkar sağlayamaz. Ayrıca 15. madde ise şöyle: Gazeteci her türlü baskıyı reddeder ve çalıştığı basın yayın organındaki yöneticileri dışında kimseden işiyle ilgili bir talimat alamaz" dedi.

Erinç sözlerini şöyle sürdürdü: "Ortak sorunlarımızdan birisi hukuktan kaynaklanan, daha doğrusu yasalardan kaynaklanan sorunlar. Yasalarımız ya birbiriyle çelişen, birinin ak dediğine kara diyen maddelerden oluşuyor ya da gerekçelerine bakarsak o kadar demokratik tanımlara rastlıyoruz ki, onlar uygulansa Türkiye dünyadaki en demokratik ülke olabilir. Ama o gerekçelerin dayandığı maddeleri okuduğumuzda görüyoruz ki, Türkiye’de demokrasiden söz etmek pek de mümkün değil. Yereldeki en önemli yaşam unsuru resmi ilan. Resmi ilanın 2 dayanağı var. Birincisi Kamu İhale Yasası, ikincisi İcra İkaz Yasası. İcra İkaz Yasası’nın yerelle bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Ama Kamu İhale Yasası resmi ilanların en önemli dayanaklarından biri. Türkiye Avrupa Birliği’ne girdiği zaman resmi ilan diye bir kavram olmayacak. Çünkü Avrupa kazanımlarında böyle bir kavram yok. Ancak Kamu İhale Kurumu’nun oluşturulmasına yol açan gelişmelerin başlangıcı da Avrupa Birliği’ne girme çalışmaları oldu. 57. hükümet döneminde yolsuzlukları engelleyip şeffaflığı ve rekabeti geliştirmek adına Kamu İhale Yasası’nda değişiklik yapıldı. Ama izleyen dönemde Kamu İhale Yasası 17 kez değiştirildi. Verilmiş olan bütün sözlere rağmen bu değişikliklerin büyük bölümü resmi ilanların azalmasına yol açan hükümler içerdi. Basın İlan Kurumu yöneticileri, Kamu İhale Yasası’ndaki değişikliklerin olumsuz yönlerinin değişmesi için çok girişimde bulundular. Ama biliyoruz ki, Türkiye’de hukuk değil daha çok siyaset tercih edildiği için verilen sözlerin bir bölümü arada kaynayıp gitmeye mahkum oluyor" dedi.

Erinç’in konuşmasının ardından seminere katılanlara sertifikaları verildi. (29 Mayıs 2012)

***

TGC’den Başbakan’a yanıt

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetecilere yönelik suçlamalarına

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu yanıt verdi.

TGC’dan yapılan yazılı açıklamada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetecilere yönelik suçlamalarını “gerçeklerle bağdaşmayan, düzey bakımından kabul edilemez” olarak nitelendirdi.

Açıklamada, “TGC Yönetim Kurulu, Sinop’un Gerze ilçesinde gerçekleştirilen Meslekiçi Eğitim Semineri sonrasında İstanbul’a dönüşün ardından 28 Mayıs akşamında yaptığı toplantıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetecilere yönelik suçlamalarını da değerlendirmiştir.” denildi.

Açıklama şöyle: “TGC Yönetim Kurulu konuşmada yer alan suçlamaları “Gerçeklerle bağdaşmayan, benzetmeleri düzey bakımından kabul edilemez ve tek seslilik isteklerini yaşama geçirme kuşkusunu yaratan bir konuşma” olarak nitelendirmiştir. TGC Yönetim Kurulu, ifade özgürlüğü açısından zaten sorunlu bir ülke olan Türkiye’nin  gazetecilerinden “diyet” beklentisi içinde olmanın, sorunları daha da ağırlaştıracağına da dikkat çekmiştir.”

(30 Mayıs 2012)