Eylül 2013 Raporu

Eylül 2013 Raporu

TGC: Medyada olağanüstü hal kalkmalı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu medyada olağanüstü hal döneminin devam ettiğini açıkladı.

Son aylarda artan medyada işten çıkarmaları kınayan TGC Yönetim Kurulu açıklamasında,“Halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden gazeteciler, açılan davalar, cezaevine girme tehdidinin yanı sıra işten çıkarılarak nefes alamaz hale getiriliyor. Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerinde yaratılan korku iklimi sürüyor. Özellikle Gezi Parkı olaylarının ardından iktidara muhalif gazetecileri işten çıkarma sürecinin hızlandığını gözlüyoruz” denildi.

Açıklama şöyle: “En az 100 meslektaşımızın bu süreçte işten ayrılmaya zorlandığını hatırlatıyoruz. İktidara yakın bazı yayın organlarının muhalif gazetecileri hedef göstererek işten çıkarılmaları için yürüttüğü kampanyayı da ayrıca protesto ediyoruz. Son olarak Mustafa Mutlu, Derya Sazak, Tahir Özyurtseven, Can Dündar gibi meslektaşlarımızın da içinde yer aldığı işten çıkarmaların hızlanması, medyada olağanüstü halin sürdüğünü gösteriyor. Meslektaşlarımızın işten çıkarılmasını kınıyoruz. Basın özgürlüğü açısından her yıl biraz daha geriye giden Türkiye’de medya üzerindeki olağanüstü halin kalkmasını diliyoruz.” (4 Eylül 2013)

***

TGC: Gazeteciler şikâyette bulunmalı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Taksim Gezi Parkı olaylarını izlerken polis şiddetiyle yaralanan ve gözaltına alınan gazetecilerin şikâyette bulunmalarını istedi.

İstanbul, Taksim Gezi Parkı olayları sırasında 100’e yakın gazeteciyi yaralayan, gözaltına alan ve çalışmalarını engelleyen polislerle ilgili hukuki işlem yapılması için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yaptığı başvuruya İçişleri Bakanlığı yanıt verdi.

Yazıda polisler tarafından yaralanan ve gözaltına alınan gazetecilerin Mülkiye Başmüfettişleri A. Faruk Güneş ve Namık Kemal İlhan’a başvurmaları istendi.

Tüm gazete, televizyon, ajans ve internet sitelerinin yayın yönetmenlerine bir yazı yazan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, zarar gören gazetecilerin İçişleri Bakanlığı mülkiye başmüfettişlerine bir an önce başvuruda bulunmalarının sağlanmasını istedi.

Yazıda, “Meslektaşlarımıza yönelik polislerin fiziksel saldırılarının ve gözaltına alma uygulamalarının önüne geçilebilmesi için kurumunuzda Gezi Parkı olaylarını izleyen ve zarar gören gazetecilerin Mülkiye Başmüfettişlerine şikâyetlerini iletmelerini sağlamanızı önemle rica ederiz” denildi. (7 Eylül 2013)

***

Gazeteciler Bandırma’da buluştu

Gazeteciler Bandırma’da buluştu. Bandırma Belediyesi Kültür ve Sanat etkinlikleri kapsamında, gazeteci yazarı Önder Balıkçı’nın moderatörlüğünde, Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşen “Demokratikleşme Sürecinde Medya” paneline konuşmacı olarak, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti(TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Erinç ve Hürriyet Gazetesi Yazı İşler Müdürü Tufan Türenç katıldı.

Panelde konuşan TGC Başkanı ve Evrensel Gazetesi yazarı Turgay Olcayto, Türkiye’nin, içinde medyanın da yer aldığı, her alanda çok güç bir dönemden geçtiğinin altını çizdi.

Olcayto şunları söyledi: “Başbakan, halen 64 gazeteci cezaevinde tutuklu bulunduğu halde ısrarla bunların birkaçının dışında gazetecilik mesleğiyle ilgili tutuklu olmadıklarını, çoğunun terörist olduğunu öne sürse de, söyledikleri doğru değil. Biz, 64 gazetecinin tutuklu olduğunu söylüyoruz, çünkü Türkiye’de, sarı basın kartı almak oldukça zor. Ancak şu gerçeğin de altını çizmek gerekir ki, aralarında gazetecilik mesleğinden de gelen Başbakanlar dahil hiçbiri, gazetecilerin özlük haklarını iyileştirmeye çalışmadı. Bugün AKP iktidarı da, yalnız kendisinden olan medyayı seviyor. Oysa gazeteciliğin özünde muhalefet ve eleştiri hakkını kullanmak gelir. Hâlen ülkemizde basın kartı taşıyan 9-10 meslektaşımız var. 212 sayılı yasa kapsamında çalışan gazeteci sayısı çok az. Çoğu meslektaşımız, sigortasız çalışmak zorunda bırakılıyor. Ülkemizde hukuken gazeteci konumunda bulunanlardan kat ve kat fazlası hukuksuz çalıştırılan gazeteci var. Gazeteciler, çok zor koşullarda görev yapmaya çalışıyor. Terörle Mücadele Yasası, gazetecilere nefes bile aldırmıyor. Bu nedenle özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görev yapan meslektaşlarımızın durumları çok zor. Gazeteciler, sık sık açılan tazminat davaları ile tehdit altında bulunuyor. Bu arkadaşlarımıza, cemiyet olarak hukuksal destek vermeye çalışıyoruz. Bugün, patronlar, bir işaretle gazetecileri işlerinden atıyorlar. Başbakanın, gazete yazarından memnuniyetsizliğini belirtmesi bile işten atılması için yeterli bir neden oluşturuyor. Gazete patronları, durumdan vazife çıkarıp, Başbakan rahatsız olmasın diye yazarlarını, kapının önüne koyuveriyor. Holdingleşme, medyada editoryal bağımsızlığı yok etti. Karşımızda, çok çabuk öfkelenen bir siyasi iktidar var. İktidar, Suriye’ye gösterdiği hassasiyeti, Gezi Parkı olayları sırasında ölen, yaralanan vatandaşlarımızdan esirgiyor. 2011 yılından bu yana faili meçhul dosyalar katlanıp, artarak, 3 milyona ulaştı. Bu korkunç bir rakamdır. Uludere olayında, bombalama emrini kimin verdiği iki yıldır belli değil. Reyhanlı’da yaşanan olayda önce halkın bilgilendirme hakkına engel olunarak, haberlere sansür engeli geldi, sonra sansür kaldırıldı. Eğer, demokrasiyi eğip bükerseniz, onun adı demokrasi değil, totaliter bir rejim olur.”

Olcayto, medyanın bu duruma gelmesinde meslekte çalışanların hatalarının da bulunduğuna, meslek sorunlarının çözümü için birlik ve beraberlik içinde hareket edilemediğine işaret ederken, “Sendikalaşma haklarımız elimizden alınırken, arkadaşlarımız işten çıkarılırken bile gazeteciler olarak sessiz kaldık” diye konuştu. (8 Eylül 2013)

***

TGC Başkanı Olcayto: Hrant’ın öldürülmesi kara bir lekedir

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın Yargıtay’ın kısmen bozma kararından sonraki ilk duruşması yapıldı. Duruşmayı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar ile TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi izledi.

Duruşmayı izleyen TGC Başkanı Turgay Olcayto, “Yargıtay’ın karar düzeltmesinden sonra Hrant Dink davasının ilk duruşmasını izledik. Adliye dışında Hrant’ın dostlarının, arkadaşlarının taşıdıkları ilginç pankartlar vardı. Özellikle “Müsamere bitsin, adalet işlesin’ yazılı pankart şimdiye dek gerçek anlamda adaletin gerçekleşmediğine vurgu yapan bir pankart olarak göze çarptı. Hrant’ın eşinin ve yakınlarının şimdiye dek izlenen duruşmaları dikkate alarak adalete güven kalmadığını belirterek duruşmalara katılmamaları yolundaki duruşlarını da saygıyla karşılamak lazım. Hrant’ın öldürülmesi ülkemiz için kara bir lekedir. Umuyoruz ki adalet gerçekleşsin. Yalnız silah tutanları değil, onları teşvik edenlerin arkasında duran kimi devletle bağlantılı kişiler de ortaya çıkarılsın” dedi. (12 Eylül 2013)

***

TGC polis şiddetini kınadı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, halkın haber alma hakkı için görev yapan gazetecilere yönelik polis şiddetinin olağan hale gelmesinin kabul edilemez olduğunu açıkladı.

İstanbul, Ankara ve İzmir’deki eylemleri izleyen gazetecilere polislerin kalkanla, plastik mermiyle müdahale ettiğine dikkat çeken TGC Yönetim Kurulu, olayların sorumlularının en kısa sürede bulunmasını ve cezalandırılmasını istedi.

TGC Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle:

“Gezi Parkı olaylarında 100’e yakın gazetecinin yaralanması ve gözaltına alınmasıyla zirveye ulaşan polis şiddetinin sürüyor olmasını kınıyoruz. Son olarak dün Ankara, İzmir ve İstanbul’daki toplumsal olayları izleyen gazetecilere, kalkan ve plastik mermiyle müdahale ederek çalışamaz duruma getiren polisler hakkında işlem yapılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Meslektaşlarımıza da geçmiş olsun diyoruz. Polis şiddetinin cezasız kalmaması için meslektaşlarımızın suç duyurusunda bulunmasını istiyor ve gerekli hukuksal desteği vereceğimizi duyuruyoruz.” (12 Eylül 2013)

***

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Odatv davasını izledi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, basın davalarını izlemeye devam ediyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto ve TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Odatv davasının duruşmasını izledi.

Aralarında gazeteci Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Doğan Yurdakul, Sait Çakır, Çoşkun Musluk, Mümtaz İdil ve İklim Bayraktar’ın tutuksuz, Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı'nın tutuklu olmak üzere 13 kişinin yargılandığı Odatv davası, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmayı izleyen TGC Başkanı Turgay Olcayto, “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak; gazetecilere ilişkin davaları her zamanki gibi izlemeye devam ediyoruz. Bugün de Odatv davasını izledik. Görülen o ki; bir süre daha arkadaşlarımızın yargılanma süreci devam edecek. Türkiye, gazetecilere yönelik; hem polisin gösterdiği şiddetten hem de cezaevindeki gazeteci ayıbından bir an önce kurtulmalı. Çok sık tekrarladığımız bir tümce ama gerçek bize bunları söyletiyor” dedi. (12 Eylül 2013)

***

Gazeteci devlete değil kurumuna ve kamuoyuna karşı sorumludur

Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), son aylarda emniyet güçlerinin sarı basın kartı olmadığı bahanesiyle gazetecilerin duruşmalarda ve toplumsal olaylarda görev yapmasını engelleyen tutumunu eleştirdi.

GÖP, “Devletin resmi makam ve kolluk güçlerinin, gazetecilerin mesleklerini icra etmelerini "sarı basın kartı sahibi olmadıkları" gerekçesiyle engellediklerini endişeyle tespit etmiş bulunuyoruz” açıklamasında bulundu.

Açıklamada, “Endişeliyiz çünkü ‘sarı basın kartı sahibi olmadıkları’ bahanesiyle gazetecilerin duruşmalarda ve toplumsal olaylarda görevlerini yapmaları engellenebiliyor ve hatta medya mensupları Emniyet güçlerinin göstericiler için uygun gördüğü muameleye maruz kalabiliyorlar. Bunun son örneği 15 Eylül'de Kadıköy'de IMC muhabiri Gökhan Biçici'nin darp edilerek gözaltına alınmasında yaşanmıştır” ifadelerine yer verildi.

GÖP açıklaması şöyle: “Gazetecilere mesleklerini icra edebilmeleri için sarı basın kartı sahibi olma ön koşulunu dayatmanın hiçbir yasal zemini yoktur. Gazetecilerin gazetecilik yapabilmek için gazeteci olduklarını resmi makamlara tescil ettirmek zorunda bırakılmaları, otoriter bir uygulamadır. Gazeteci mesleğini icra ederken devlete değil, adına çalıştığı kuruma ve okurlarına ve genel olarak kamuoyuna karşı sorumludur. Sarı basın kartı rejimi gözden geçirilmeli ve gazetecinin özel bir kimlik belgesiyle tescil edilmesi hususu meslek örgütlerinin uhdesine bırakılmalıdır." (19 Eylül 2013)

***

Gazeteciler, TGC’den toplumsal olaylarda kullanılacak kart istedi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Emniyet Genel Müdürlüğü “Medya-Polis İlişkisinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı toplantıda medya mensupları ile emniyet yetkililerini bir araya getirdi.

TGC Basın Müzesi’nde düzenlenen toplantıya; TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, TGC Hukuk danışmanları Avukat Gökhan Küçük ve Oktay Huduti katıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nü toplantıda Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Cihangir Baycan, Hukuk Müşavirliği’nden Şemsettin Alımcı, Polis Akademisi Başkanlığı’ndan Yusuf Yüksel temsil etti.

Toplantıda 30’a yakın gazete ve televizyonun yayın yönetmeni, haber müdürü, istihbarat şefi, editör ve muhabir temsilcileri katıldı.

Katılımcılar tek tek önerilerini paylaştı. Gazeteciler toplantıda toplumsal olayları takip ederken polisle sorun yaşamamak için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ortak bir kart geliştirilmesi için Emniyet Genel Müdürlüğü ile bir çalışma yapmasını istedi.

Gazeteciler, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden olaylarla ilgili olarak hızlı bilgi almaya ihtiyaç duyduklarına dikkat çekti.

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Toplumsal olayların takibi için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilecek ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kabul görüp bütün emniyet güçleriyle genelgeyle paylaşılacak bir kart oluşturulması için çalışma yapılacak. Bu öneriyi İçişleri Bakanlığı ile paylaşacağız” diye konuştu ve ekledi:

“Hem basın kartı sahibi meslektaşlarımız hem de basın kartı olmayan meslektaşlarımız, toplumsal olayları takip ederken çeşitli sorunlarla karşılaşıyor. Toplumsal olaylarda gazeteciler, olay ve güvenlik güçleri arasında sıkışıyor. Meslektaşlarımız kamu denetçiliği görevi yapıyor. Emniyet güçlerinin bunu çok iyi anlaması gerekiyor. Bir diğer önemli konu ise gazetecilerin bilgiye ulaşması. Gerçekler halının altına süpürülemez. Gazetecilerin haberleri doğrulatacağı kişilere hızlı bir şekilde ulaşması gerekiyor. İçişleri Bakanlığı’nın basın sözcülüğü kurumunu işletmesi gerekiyor. Ayrıca meslektaşlarımıza yönelik fiziksel şiddet uygulayanlara gerekli yaptırım uygulanması için mekanizmanın hızlı işletilmesini talep ediyoruz.” (25 Eylül 2013)

***

GÖP’ten Füsun Erdoğan’a destek

Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), gazeteci-radyocu Füsun Erdoğan’ın Çağlayan Adliyesi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasını izledi.

Duruşmayı; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, TGC Başkan Yardımcısı Dr. Recep Yaşar, GÖP dönem bakanlığını yürüten Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Derneği Başkanı Kadri Gürsel, Uluslararası Basın Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Ferai Tınç, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Hollanda Gazeteciler Sendikası Temsilcisi Mehmet Ülger, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (AEJ) Temsilcisi Esben Ørberg, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden Nazım Alpman, Basın Konseyi Genel Sekreteri Namık Koçak, Füsun Erdoğan'ın kardeşi Şengül Tanrıverdi, Füsun Erdoğan’ın oğlu Aktaş Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi takip etti.

Duruşma öncesi GÖP adına açıklama yapan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Derneği Başkanı Kadri Gürsel, “Gazetecilere Özgürlük Platformu olarak; bugün adliyede gazeteci Füsun Erdoğan’ın duruşmasını izlemeye geldik. Çünkü biz, Erdoğan’ın gazetecilik faaliyeti yüzünden tutuklandığını, bir siyasi değerlendirme sonucu tutuklandığını ve asla ‘bir yasa dışı örgütün yöneticisi ya da mali sorumlusu olmak’ gibi bir suçtan ötürü değil, tamamen iktidarın hoşuna gitmeyen gazetecilik faaliyetlerin ötürü tutuklandığını ve uzun tutuklulukla da ayrıca cezalandırıldığını, hakkında sanki bir mahkûmiyet kararı verilmiş gibi Füsun Erdoğan’ın 7 yıla yakın bir süredir cezaevinde tutulduğunu biliyoruz ve bunu protesto etmek ve Füsun Erdoğan’a desteğimizi sunmak için buradayız” diye konuştu.

“Füsun Erdoğan’ın durumunun bir simgeye dönüştüğünü görüyoruz” diyen Gürsel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Füsun Erdoğan, gazetecilerin ve gazeteciliğin son yıllarda karşılaştığı ağır baskı ve suçlamaların iktidar tarafından makbul bulunmayan gazeteciliğin uğradığı baskıların bir simgesidir. Erdoğan’ın bir an önce ve daha fazla gecikmeksizin serbest bırakılmasını istiyoruz.” (25 Eylül 2013)

***

Gültekin Sâmanoğlu unutulmadı

2003 yılında hayatını kaybeden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyesi Gültekin Samancı (Sâmanoğlu), vefatının 10. yılında Basın İlan Kurumu ve ESKADER’in işbirliğiyle düzenlenen "Matbuat Dünyasından Sanatkâr Çehreler" programının altıncısında anıldı.

TGC Basın Müzesi’nde düzenlenen toplantıya, TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, TGC Genel Sekreter Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı, ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü Mehmet Atalay, TGC Gazeteciler Sosyal Dayanışma Vakfı Sekreteri Engin Köklüçınar, Gültekin Samancı’nın (Sâmanoğlu) eşi Müzeyyen Samancı, kardeşi Çetin Samancı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.

Toplantıda konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyet (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:

"Gültekin Bey ile yollarımız iki kez kesişti. Biri, TRT’de. TRT Haber Merkezi’nde ben görev yaparken, Gültekin Bey, yönetim kurulu üyesiydi. Gültekin Bey, herkesin yardımına koşardı. TRT’de çalışan muhasebecisinden odacısına kadar herkes yönetim kurulunda rahatça Gültekin Bey’i ziyaret edebilirdi, derdini anlatırdı. İşin güzel tarafı da, herkesin derdine derman bulurdu. Herkesin işini kendi işiymiş gibi takip ederdi. Yıllar sonra bu kez TGC’de yollarımız kesişti. Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu’na seçildiğimde, Gültekin Bey, genel kurulda genel müdürdü. Orada da ilişkilerimiz çok sağlıklı işledi. Çok iyi bir yönetim kurulumuz vardı. Toplantılarımız hep keyifle geçerdi."

Gültekin Samancı’nın edebi kişiliğine de değinen TGC Başkanı Turgay Olcayto, "Zaman zaman odasında şiir konuşurduk. Aynı şairleri sevmesek de şiirde birleştiğimiz pek çok nokta vardı. Necip Fazıl’ı severdi. Ben de severdim Necip Fazıl’ın şiirlerini ve zaman zaman birbirimize okurduk" diye konuştu.

Toplantıda konuşan TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir de, uzun yıllar birlikte çalıştığı Gültekin Sâmanoğlu’nun hayatını, eserlerini ve şiirlerini hâtıralar eşliğinde anlattı. Ahmet Özdemir’in Sâmanoğlu’nun kendi sesinden şiirlerini, hayatından kesitleri davetlilere dinletmesi salonda duygulu anlar yaşanmasına neden oldu. Özdemir, Sâmanoğlu’nun kimi eserlerini seslendirdi, eserler hakkında da bilgi verdi. (25 Eylül 2013)

***

GÖP, KCK basın davasını izledi

22’si tutuklu 46 gazetecinin yargılandığı ‘KCK Basın Davası’, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam etti.

Duruşmayı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin de içinde bunduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu adına TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi izledi. Duruşmayı ayrıca Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Ricardo Gutierrez, İngiliz parlamenter Sajjad Haider Karim, Polonyalı parlamenter Jaroslaw Leszek Walesa ile yazar Aslı Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi de takip etti.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Ricardo Gutierrez, duruşma salonu önünde basın açıklaması yaptı.  TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, basın ve ifade özgürlüğünün önemine dikkat çekerek konuşmasına başladı. Türkiye’nin basın özgürlüğünde dünyada 154. sıraya gerilediğinin altını çizen Yaşar, “Gazetecilere Özgürlük Platformu olarak biz düzenli olarak meslektaşlarımızın duruşmalarını takip ediyoruz. Duruşmaların ilk gününden beri söylediğimiz gibi, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle meslektaşlarımızın tutuklu yargılanmasını istemiyoruz.  Arkadaşlarımızın yaptığı haberler, suç unsuru olarak iddianamelerde yer alıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bunun sonucu olarak da Türkiye, basın özgürlüğünde 154. sırada. Türkiye bu ayıptan kurtulmalıdır. Biz GÖP olarak meslektaşlarımızın duruşmalarını izlemeye devam edeceğiz” dedi. (26 Eylül 2013)

***

GÖP’ten RTÜK ve TBMM'ye çağrı

Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), yaptığı bir açıklamayla televizyon kanallarına verilen cezaları eleştirerek, medyanın vahim hukuk ihlallerine sistematik olarak maruz bırakıldığına işaret etti.

RTÜK’ün verdiği cezalarla ilgili gerekçelerde çelişkiler bulunduğuna dikkat çeken GÖP, medyaya verilen cezalara tepki gösterdi. Yapılan yazılı açıklamada, “RTÜK, Gezi Parkı olaylarındaki yayınlarıyla ilgili olarak geçen haziranda da Ulusal Kanal’ın dışında Halk TV, Cem TV ve EM TV’yi uyarmış veya para cezası vermişti. Bugün ise Ulusal Kanal’ın kapatılması tartışılıyor. RTÜK’ün ifade ve medya özgürlüğünü sınırlayıcı bir işlev gördüğü yönündeki endişeleri artırıyor” denildi.

Onlarca gazetecinin hâlâ hapiste olduğu, haber yaparken fiziki ve psikolojik şiddete maruz kaldığı, işten çıkarıldığı veya çıkarılma tehdidi altında oto sansüre zorlandığı ifade edilen GÖP açıklamasında, “Gazetecilere karşı açılan binlerce davanın sürdüğü bu ülkede, tüm vatandaşların vergileriyle çalışan RTÜK’ün de denetim bahanesiyle muhalif medya organlarının üzerine onları adeta ölüme mahkûm edercesine ceza yağdırması basın özgürlüğünü fevkalade sınırlayan bir durum arz etmektedir” denildi.

GÖP açıklamasında yapılan çağrı şöyle: “RTÜK’ü, denetim işlevini yasalarda öngörülen şekilde tarafsız yapmaya, iktidarı eleştiren radyo ve televizyonlara yönelik ağır özgürlük ihlallerine son vermeye davet ediyoruz. TBMM’yi ve hükümeti, gazetecilerin görevlerini demokratik ülkedeki kıstaslara göre özgürce yapmasını sağlayacak tüm yasal düzenlemeleri yapmakla birlikte, RTÜK’ün keyfi uygulamalarını önleyecek adımları da acilen atmaya çağırıyoruz.” (28 Eylül 2013)

***

“Demokrasi paketi basına sansürle açıklandı”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “demokrasi paketi” açıklamasına Başbakanlığın getirdiği sansürü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu kınadı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun açıklamasında, “Toplumsal barışı getireceği belirtilen demokrasi paketinin basına akreditasyonla açıklanması geleceğe dair ne yazık ki umut vermiyor. Demokratikleşme paketinin Evrensel, Birgün, Özgür Gündem, Aydınlık, Sözcü, Sol ve Yeniçağ gazeteleri ile Halk TV, Hayat TV, İMC TV’ye akreditasyon ve sansürle başlaması demokrasi adına büyük bir ayıptır” denildi.

Açıklamada, “Halka açık, şeffaf biçimde tartışılarak hazırlanmamış paket, yine halkın haber alma hakkını ihlal eden demokrasi dışı bir tavırla sansürlü bir şekilde açıklandı. İktidarın her fırsatta akreditasyona başvurması, gazete ve televizyonlar arasında  ‘benden olanlar’ ve ‘olmayanlar’ gibi bir ayrım yapması kabul edilemez. Demokrasilerde iktidarların her türlü eleştiriye, eleştiren gazeteciye ve gazetelere de tahammül etmesi gerekiyor” ifadelerine yar verildi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun açıklaması söyle sürdürüldü: “Bugün birçok gazeteci cezaevindeyken nasıl bir demokratikleşmeden söz edebiliriz. İktidar, yayın politikasından hoşlanmadığı gazetelerin çalışanlarının mesleklerini yapmalarını engellemektedir. Halkın bilgilenme hakkını da yok saymaktadır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak bu yanlıştan artık dönülmesini bekliyoruz.” (30 Eylül 2013)