Mayıs 2014 Raporu
TGC: Gazetecileri hedef seçen anlayışı kınıyoruz
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde gösteriler sırasında görev yapan bazı basın mensuplarının polis tarafından hedef seçilerek tartaklanmasını ve görevlerini yapmalarının engellenmesini kınadı.
TGC Yönetim Kurulu’nun açıklamasında şu görüşler yer aldı:
Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için görevlerini yapan gazeteciler, ne yazık ki, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü izlerken yine hedef seçildi. Muhabir, foto muhabiri ve kameramanlar biber gazı ve tazyikli sudan etkilendi. Gazetecilerin kamu yararı adına görev yaptığını görmek istemeyen emniyet güçleri, meslektaşlarımızın Taksim’e girmesine engel olmaya çalıştı.
Okmeydanı'nda yaşanan çatışmaları takip eden ETHA muhabiri Ali Haydar Doğan'ın kolu kırıldı. Beşiktaş’ta Barbaros yokuşundaki polisle göstericiler arasında yaşanan çatışmada Halk TV muhabiri Barış Yarkadaş, canlı yayın yaparken yaralandı. Şişli’de EPA foto muhabiri Sedat Suna, bacağından yaralandı. Sol Gazetesi muhabiri Elif Örnek polis saldırısı sırasında başından yaralandı. Sol Gazetesi muhabiri Emin Şentürk ise olayları izlerken plastik mermiyle yaralandı. Haber portalı Duruş Haber Genel Yayın Yönetmeni Metin Güneş, ayağından darp edildi. Milliyet gazetesi foto muhabiri Ozan Güzelce polisin fırlattığı gaz kapsülüyle sağ el bileğinden yaralandı. Mücadele Birliği Dergisi muhabiri Yusuf Ali Gümüşlü kolundan Yurt Gazetesi Yazarı Hakan Gülseven ise burnundan yaralandı. 1 Mayıs’ta yaşanan olayları izlenmesini engellemek için cop, gaz ve tazyikli suyla gazetecileri hedef seçen, yaralayan ilkel anlayışı kınıyor, bu tutumdan artık vazgeçilmesini istiyoruz. Meslektaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, gazetecileri hedef seçen güvenlik güçleriyle ilgili olarak işlem yapılması için İstanbul Valiliği’ni ve Emniyet Müdürlüğü’nü göreve çağırıyoruz.” (2 Mayıs 2014)
***
Türkiye artık basın özgürlüğü olmayan ülkeler listesinde
Türkiye 100 üzerinden 62 kötü puan alarak, 2013’te basın özgürlüğü konusunda Ermenistan, Ekvator, Libya ve Güney Sudan ile aynı sırayı paylaştı.
Her yıl ülkelerin basın özgürlüğünü inceleyen Freedom House, 2014 raporunda Türkiye’yi son 15 yıldır ilk kez “kısmen özgür ülkeler”den “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşürdü.
Hürriyet gazetesi Washington temsilcisi Tolga Tanış'ın haberine göre, Gezi Olayları sonrası yaşanan işten atılmalar, sansür ve otosansür uygulamaları, şeffaf olmayan medya sahipliği nedeniyle 6 puan daha kötüleşen Türkiye bir yıl önceye göre 17 sıra daha gerileyip dünya genelinde 134’üncülüğe geldi. Böylece Türkiye, 42 ülkenin yer aldığı Avrupa’da da aynı zamanda basını özgür olmayan tek ülke oldu. (2 Mayıs 2014)
***
“Çağdaş demokrasilerin en temel güvencesi basın özgürlüğüdür”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü nedeniyle yaptığı açıklamada, kamuoyunun haber alma, gerçekleri öğrenme hakkı için uğraş veren gazetecilerin ağır baskı altında olduğuna dikkat çekti.
“Çağdaş demokrasilerin en temel güvencesi olan basın özgürlüğü, parlamentoda çoğunluğa sahip iktidarın çıkardığı yasalar ve yayınlar üzerinde kurduğu baskı sonucu gücünü yitirmiştir” diyen TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptığı açıklamada, “Örtülü sansür, oto sansür, iktidara muhalif gazetecilerin patronaj kesimi tarafından işten çıkarılmaları, birbiri ardına kapanan ya da küçülen gazeteler günümüz basın sektörünün başlıca sorunlarını oluşturmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Başkan Olcayto’nun açıklaması şöyle:
“Halen 40 gazeteci ve gazete dağıtıcısı cezaevlerinde çile doldurmaktadır. Özellikle ana akım medyanın yazılısı ve görseli ile halkın bilgi edinme, doğru haber alma hakkına saygı göstermedikleri, iktidarı hedef alan kimi haber ve görüntüleri kamuoyundan gizledikleri bir dönemi yaşıyoruz. Gazetecilerin sendikalı olmalarını önleme çabalarının iktidara yakın gruplardan gelmesi, gazetecilerin kutuplaşmasını arttıracak faaliyetlerin de aynı odaklar tarafından gerçekleştirilmesi dikkat çekicidir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak diyoruz ki; gazeteciler üzerinde siyasetçilerin, iktidarın başlattığı karalama, suçlama kampanyaları bitmelidir. Özgür ve bağlantısız bir gazeteciliğin mesleğe egemen olabilmesi, tüm toplumun yararınadır. Elbette kamunun ve siyasetçilerin de… Basın emekçilerinin sosyal güvenceleri iyileştirilmeli, gazeteci patronların insafına terk edilmemelidir. Zor koşullara karşın haber peşinde koşmayı sürdüren, üreten, halkın haber alma kanallarını açık tutmaya çalışan basın emekçilerimizin Dünya Basın Özgürlüğü gününü bir kez daha kutluyoruz. Umarız gelecek 3 Mayıslarda sorunları geride bırakmış gerçekten özgür bir basınla mutluluğumuzu paylaşırız.” (3 Mayıs 2014)
***
Gazeteciler basın özgürlüğü için yürüdü
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin de içinde bulunduğu 94 meslek kuruluşundan oluşan Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yetkililere Bab-ı Âli’den seslendi.
Gazeteciler, basın, ifade ve düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını istedi.
Yürüyüşe; TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Yönetim Kurulu Üyesi Kamil Masaracı, TGC önceki Başkanı Orhan Erinç, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Basın Konseyi Genel Sekreteri Namık Koçak, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
Yürüyüşte açıklamalarda bulunan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak cezaevindeki meslektaşlarımızın serbest kalmasını istiyoruz. 200’ü aşkın gazeteci, bu ağır süreçte cezaevine girdi, çıktı. Dışarıya çıkan meslektaşlarımız da şu an bizimle birlikte ama içerdeki 35 gazetecinin de serbest kalmasını istiyoruz. Bugün siyasetçiler, Türkiye’nin özgür sanılan ülkelerden çok daha basın özgürlüğü açısından iyi bir ülke olduğunu öyle zannediyorlar. Bizim baktığımız Türkiye, böyle bir tablo sergilemiyor. Meslektaşlarımızın serbest kalması ve basın özgürlüğü önünde engel oluşturan tüm yasaların kaldırılmasını istiyoruz” dedi. (4 Mayıs 2014)
***
TGC: Gazeteciler ağır bedeller ödüyor
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu "UNESCO Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü" ödülünü alan gazeteci Ahmet Şık’ı basın ve ifade özgürlüğü alanında gösterdiği çabalar dolayısıyla kutladı.
TGC Yönetim Kurulu’nun açıklamasında şöyle denildi:
“Türkiye’de evrensel hukuk ilkelerini, halkın haber alma özgürlüğünü ve barışı savunan gazeteciler çeşitli baskılar altında ağır bedeller ödüyorlar. Ülkede halen 35 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Yüzlerce gazeteci yargılanıyor. Dünyada basın özgürlüğü konusunda araştırmalar yapan Freedom House’un yayınladığı 2014 raporunda Türkiye, ‘yarı özgür’ kategorisinden ‘özgür değil’ kategorisine geriledi. Türkiye’ye yakışmayan bu utanç tablosunun değişmesini istiyor ve umuyoruz.
İfade özgürlüğünün güçlü savunucusu olarak kariyerini insan hakları ihlallerine karşı mücadeleye adayan meslektaşımız Ahmet Şık’ı kutlarken UNESCO Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü ödülünü Ahmet Şık’ın almasının ülkemiz adına ve gazeteciliğimiz adına çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu nedenle de Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusunda hiçbir sorun bulunmadığını düşünen iktidara, basın ve ifade özgürlüğünün bireyin temel hak ve özgürlüklerinin omurgası olduğunu bir kez daha hatırlatmayı görev biliyoruz.” (6 Mayıs 2014)
***
Gazeteci adayları TGC’yi ziyaret etti
Aydın Doğan Ticaret Meslek Lisesi Gazetecilik Bölümü Öğretmeni Berna Başkaya ve gazetecilik bölümü 10. sınıf öğrencileri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve TGC Basın Müzesi’ni ziyaret etti.
Ziyarette; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, TGC Basın Müzesi Müdürü Saadet Altay bulundu.
TGC Basın Müzesi’ni gezen öğrenciler Müze Müdürü Saadet Altay ve Nedim Kavuk’tan, müzenin tarihçesi, içinde bulunan eserler hakkında bilgi aldı.
Öğrenciler daha sonra TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda merak ettikleri soruları TGC Başkanı Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir’e yöneltti.
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, öğrencilere Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve gazetecilik mesleği hakkında bilgi verdi.
Güneş, şunları söyledi:
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 10 Haziran 1946 yılında kurulmuş, Türkiye’nin en yaygın gazetecilik örgütüdür. Cemiyetin ilk başkanı ‘kalemini kır ama satma’ diyen gazeteci Sedat Simavi’dir. Onu Burhan Felek, Cevat Fehmi Başkut, Nezih Demirkent, Necmi Tanyolaç, Nail Güreli ve Orhan Erinç izlemiştir. Cemiyetin şu anki başkanı Turgay Olcayto’dur. Yönetim Kurulu, 11 kişiden oluşuyor. Cemiyetin yönetim kurulu dışında; onur, denetleme ve balotaj kurulları da bulunuyor. Yönetimler, üç yılda bir yapılan seçimlerle belirleniyor. Cemiyetin şu anda 3 bin 800’e yakın üyesi bulunuyor. 26 ilde temsilciliği var. TGC, 68 yıldır basın özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için çalışıyor ve gazetecilerin haklarını savunuyor. Cemiyet, basın çalışanlarının gelişimlerine; düzenlediği etkinlikler, konferanslar, seminerler ve eğitim programlarıyla, yayımladığı kitaplarla katkıda bulunuyor. Meslektaşlarına ve öğrencilere mesleki bilgilerin aktarılmasını sağlıyor. Emekli, işsiz, tutuklu meslektaşlarının yanında olmayı her zaman sürdürüyor. Halkın bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkının önündeki engellerin kaldırılması için çaba harcıyor.”
TGC Başkanı Turgay Olcayto, gazeteciliğin tarihçesi hakkında öğrencilere bilgi verdi.
Başkan Olcayto, şunları söyledi:
“Gazetecinin görevi, sadece kendi halkına değil dünya halkına da olan biteni aktarabilmektir. Günümüzde Türkiye’de gazetecilik yapmak eskisine göre daha zor. Neden bu kadar zor? Eskiden karşınızda bir patronaj kesimi vardı. Mümkün olduğu kadar patrona karşı direnirdiniz. Patronların çoğu, gazetecilikten gelen insanlardı. Onların hepsi de gazeteciliği iyi bilirdi ve gazeteciliği öne çıkarırlardı. Bir ölçüde de editöryal bağımsızlığa önem verirlerdi. Günümüzde holdingler, şirketler var. Holdinglerin çok başka işleri var. Gazeteciliğin onlar için çok fazla önemi yok. Gazeteler, kendi reklamlarını yapmak için çok önemli bir vasıta. O nedenle zaman zaman bedava dağıtılan gazeteler görüyorsunuz. Eskiden gazeteler promosyon verirdi, şimdi gazetelerin kendileri, şirketlerin promosyonu haline geldi.”
Gazetecilerin önündeki sansür, oto sansür gibi engellerin de bulunduğunu belirten Başkan Olcayto, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazeteci, haberini yazarken patronun zor durumda kalıp kalmayacağını düşünerek hareket etmek zorunda kalıyor. İşte buna oto sansür diyoruz. Önümüze bir haber aldığımız zaman 3 defa değil, 13 defa düşünüyoruz. Çiçek, böcek gibi daha zararsız haberler yapılması istenebiliyor. Türkiye bunun yolunu magazinsel haberlerde buldu. Onu yapan arkadaşlar daha kolay sivriliyor. Araştırmalar yaparak, halka doğru haber vermek için ciddi emek harcayan meslektaşlarımız var. Onlar çok daha ağır bedeller ödüyor. İşsiz bırakılıyor, tutuklanıyor, öldürülüyor. Gazeteciliğin bir başka zorluğu da sahada koşuşturan muhabir, kameraman, foto muhabirlerinin yaşadığı trajedidir. Çünkü onlar hem okurlarına iyi bir şeyler vermek için sahada uğraş verir, bir yandan da editöryal kesime takılırlar. Zaman zaman çalıştıkları kurumlar nedeniyle halktan tepki görürler. Hâlbuki ki gazeteci, işini yapıyordur. Gazetecinin o kurumda çalışması, çalıştığı kurumun fikrini paylaştığı anlamına gelmez. Bugün gazeteci nerede iş bulursa orada çalışmak zorundadır ki geçimini sağlayabilsin. Burada önemli olan, gazetecinin işini yaparken objektifliğinden, nesnel bakış açısından sıyrılmamasıdır.”
Başkan Olcayto, sözlerini şöyle bitirdi:
Gazetecilik, dürüst yapıldığı zaman dünyanın en onurlu mesleklerinden biridir. Ekip anlayışıyla yapıldığı zaman çok keyifli bir meslektir. İnsanları aydınlatıyorsunuz, bilgiler veriyorsunuz. Teknolojinin bu kadar yaygınlaştığı dönemde çok daha kolay iş yapmanız mümkün. Kendinizi iyi yetiştirmenizi tavsiye ederim.” (7 Mayıs 2014)
***
Tutuklu gazetecilere mahkemeden tahliye
Gazeteci Füsun Erdoğan, Bayram Namaz’ın da aralarında bulunduğu sekiz kişi hakkında tahliye kararı verildi. Karar 5. Yargı Paketi ile gündeme gelen tutukluluk süresi beş yıla indirilerek Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasına ilişkin kanun çerçevesinde verildi. Erdoğan’ın avukatı Zülfü Erdoğan’ın Gebze Cezaevi’nden aldığı bilgiye göre 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararı cezaevi yönetimine ulaştı.
Erdoğan, 8 Eylül 2006’da "Marksist Leninist Komünist Partisi (MKLP) örgütüne yönelik operasyonlarda 22 kişiyle birlikte gözaltına alınmıştı.
"Özgür Radyo" Genel Yayın Koordinatörü olan Füsun Erdoğan, çıkarıldığı Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliği'nce tutuklanmış ve cezaevine gönderilmişti. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Kasım 2013 tarihinde verdiği kararla, Erdoğan hakkında müebbet hapis cezası verdi. Davanın Yargıtay aşaması devam ederken tutukluluk süresi beş yıla indirilerek Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasına ilişkin yasa Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Bu gelişme üzerine avukatları, nöbetçi mahkeme olan 4. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye talep etmiş, ancak mahkeme talebi reddetmişti. Bir üst mahkeme olan 5. Ağır Ceza Mahkemesi de aynı kararı vermişti. ÖYM'lerin kaldırılmasının ardından MLKP dosyası İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiği için avukatlar bu mahkemeye de tahliye talebinde bulunmuşlardı. Bu mahkeme de tahliye taleplerini reddetti. Avukatlar uzun tutukluluk süresi ile ilgili Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu, mahkemenin kararı bekleniyordu. Füsun Erdoğan, Bayram Namaz, Arif Çelebi, Turaç Solak, Mehmet Ali Polat, Naci Güner, Seyfi Polat, Erkan Özdemir, 12 Eylül 2006’dan beri tutuklu bulunuyordu. (9 Mayıs 2014)
***
Yerel gazeteye işyeri ruhsatı yok diye ‘mühürleme’ tebligatı
Kocaeli’nin Çayırova İlçesi’nde 5 yıldan bu yana yayınlanan Çayırova Gazetesi’ne gelen zabıta ekipleri, 12 Mayıs’a kadar ruhsat alınmadığı takdirde işyerinin kapatılacağına ilişkin tebligatta bulundu.
Çayırova Gazetesi sahibi Ercan Kurt, yaptıkları haberler nedeniyle işyerinin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını iddia etti. Kurt, “Belediye başkanı aleyhinde haber yaptığımız için ruhsatı bahane ederek gazetemizin yayın hayatını durdurmaya çalışıyor. Belediye Başkanı Şevki Demirci’nin şahsı ile ilgili sorunumuz yok” diye konuştu.
Gazete sahibi Ercan Kurt, bu gelişmeler üzerine yaptığı açıklamada, şu ifadelere yer verdi:
"Gazete olarak haber yapma ve halkı bilgilendirme hakkımızı kullanıyoruz. Sayın başkan ile ilgili iddiaları 30 Mart seçimleri öncesinde gündeme taşıdık. Bu süreçte bir açıklama yapmadı. Ardından başkanlık koltuğuna da oturduktan sonra hakkındaki sahte ikametgâh adresi ve sahte diploma iddialarını gündemde tutmaya ve yanıt istemeye devam ettik. Başkan bu iddialara yanıt vermek yerine 5 yıldan bu yana yayın hayatını devam ettiren gazetemize korsan gazete muamelesi yaparak zabıta ve kolluk kuvvetleri kanalıyla kapatmaya çalışıyor. Baskı ve yıldırma politikası uyguluyor. Çayırova yasal bir gazetedir. Vergisini ödemektedir. Su ve elektrik abonesidir. Belediyeye çevre temizlik vergisini de ödemektedir. Bunun neresi korsan? Çayırova yeni ilçe olduğu için iskân sorunları yaşanan bir bölgedir. Çayırova’da çok sayıda işyerinin ruhsatı yoktur." (11 Mayıs 2014)
***
Tuncay Özkan: TGC, beni yalnız bırakmadı
Ergenekon davasından 6 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen gazeteci yazar Tuncay Özkan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret etti.
Tuncay Özkan ve Duygu Dikmenoğlu’nun TGC’yi ziyaretinde; TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Yönetim Kurulu üyeleri İhsan Yılmaz ve Kamil Masaracı bulundu. Özkan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne tutuklu kaldığı süre içinde ziyaretleri ve destekleri için teşekkür etti.
Özkan, şunları söyledi:
“Üyesi olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, beni mezarlıkta yalnız bırakmadı. Orada düşüncelerimizi ve ifadelerimizi hem halka duyurmakla bize çok büyük yol açtı; hem de bizim oradan çıkmamızda mücadelesiyle ön ayak oldu. Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere meslek örgütleri, Türkiye’de yaşanan bu kindar ve cahil dönemi halka anlatılmasında, başımıza gelen felaketin duyurulmasında, bize sahip çıkılarak destek olunmasında hem Türkiye ölçeğinde, hem uluslararası ölçekte çok büyük katkısı olmuştur. Özgürlüğümü borçlu olduğumu hissettiğim için buradayım. Ziyaretim, şükran ifademin küçük bir örneğidir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’na çok teşekkür ediyorum. Üyelere çok teşekkür ediyorum. Desteklerinden ve büyük yardımlarından dolayı hepsine tek tek teşekkür ediyorum. Çünkü hukukun olmadığı yerde ancak dayanışmayla ayakta durabiliyoruz. Hukuk yok edildiği için bu mesleki dayanışmayla özgürlüğüme kavuştum. Ben bizi ziyarete gelen dostlarımıza her zaman söylüyordum, ‘bundan sonraki süreçte mesleki olarak üzerime ne görev düşüyorsa, onu yerine getirmek için, bana nerede ihtiyaç duyulursa orada bulunacağım.” (13 Mayıs 2014)
***
İstanbul Adalet Sarayı’na Medya İletişim Bürosu açıldı
Türkiye’deki üçüncü ‘Medya iletişim Bürosu’, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda açıldı.
Medya İletişim Bürosu’nun açılışında konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:
“Medya ile yargı arasındaki bağlantıyı sağlayacak bu proje, bize umut veriyor. Şu anda Çağlayan Adliyesi’nde ne yetkililerden ne de gazetecilerden kaynaklanan bir şikâyeti yok. Daha da yakın ilişkiler kurulacağını umut ediyoruz. Türkiye’de özgür, bağlantısız gazeteciliğin sağlanabilmesi için bu tür çalışmalar da örnek olacak. Önemli olan gazetecilere doğru bilgilerin ulaştırılması, meslektaşlarımızın habere ulaşmasının kolaylaştırılması. Sözcüler aracılığıyla verilecek bilgilerin kamuoyunda bir şey gizlemeyen açık bilgiler olması da ayrıca önem taşıyor. Meslektaşlarımız adına bu beklenti içinde olacağız. Bizi davet ettiğiniz için, fikirlerimizi açıklamak için burada bulunmaktan dolayı mutluluğumu ifade etmek istiyorum.”
Daha sonra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, Başsavcı Vekili ve Basın Sözcüsü Ateş Hasan Sözen, Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Akın Çakın, Adalet Komisyonu Başkanı Ayhan Ayan, Almanya Münster Savcılığı Basın Sözcüsü Günter Rüter ile Dortmund Savcısı Barbara Vogelsang büronun açılış kurdelesini hep birlikte kesti. (14 Mayıs 2014)
***
“Halkımızın başı sağolsun”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, (TGC) çok sayıda maden emekçisinin can verdiği Soma Maden Ocağı’ndaki patlamayla ilgili bir açıklama yaparak “Halkımıza, ölenlerin yakınlarına baş sağlığı diliyor, giderek sıklaşan maden kazalarının önlenebilmesi için yetkililerin daha ciddi tedbirler almasını istiyoruz” dedi.
TGC’nin açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“İş kazaları özellikle maden sektöründe can almaya devam ediyor. Soma’da yaşanan büyük felaketi sözcüklerle ifade etmenin zor olduğu bir ortamda maden emekçilerinin ve yakınlarının acısını yürekten paylaşıyoruz. Parlamentoda grubu bulunan tüm partilerden insani değerleri öne çıkaran, ciddi projeler geliştirmelerini bekliyoruz. Ülkemizde basın sektörü de dahil çalışanların, işçilerin iş güvenceleri çağdaş ülke normlarının altında seyretmektedir. Bundan böyle ulusun canını acıtacak büyük felaketlerin yaşanmaması için iktidarın ve parlamentonun ivedilikle önlem almasının şart olduğunu düşünüyoruz. Soma madeninde hayatlarını kaybeden işçilere Tanrı’dan rahmet, aile ve yakınlarına başsağlığı dileklerimizi yinelerken yaralı maden emekçilerine de acil şifalar diliyoruz. Halkımızın başı sağ olsun.” (15 Mayıs 2014)
***
GÖP’ten haber kısıtlamasına kınama
Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Başkanı ve Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “Soma'da karanlık kömür ocaklarında kurban verdiğimiz madencilerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz. Bunun kader olmadığının da bilincindeyiz” diye konuştu.
Türenç yaptığı açıklamada, “Soma faciasında basın özgürlüğünü engelleyici haber kısıtlamalarını şiddetle kınıyoruz. Facianın ardından, haber akışındaki bilinçli yavaşlatmayı, basın özgürlüğü ve kamuoyunun bilgilenme hakkı adına protesto ediyoruz. Kamuoyunun aydınlatılması açısından biran önce doğru ve hızlı bilgi paylaşımı sağlanmalıdır. Soma'da hastane önündeki binlerce madenci yakınının acılı bekleyişi, doğru ve hızlı haber akışı sağlanmadığı için üzüntüyü derinleştirmekte ve bu durum işkenceye dönüşmektedir. Facia bölgesindeki gazetecileri engellemek yerine, gelişmeleri anında paylaşmanın ve acılı aileleri bilgilendirmenin zorunlu olduğuna inanmaktayız. Hayatını kaybedenlerin sayılarını saklayarak değil, basına ve dolayısıyla kamuoyuna doğru bilgiler vererek madencilerin anılarına saygı gösterilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Bu olayla bir kez daha anladık ki, halkın gerçekleri öğrenmesi, özgürlükler adına bir haktır ve hiç bir şekilde engellenemez” dedi. (15 Mayıs 2014)
***
Gazetecilerden polis şiddetine tepki
Manisa’nın Soma İlçesi'nde yaşanan maden faciasıyla ilgili iki gün önce İzmit'te yapılan protesto yürüyüşünde çıkan olaylar sırasında Çevik Kuvvet polisinin şiddetine uğradıklarını belirten gazeteciler, Sabri Yalım Parkı'nda basın açıklaması yaparak, 'Şiddete Son' yazılı pankart açtı. Yapılan açıklamada; tek amaçlarının kamuoyunu doğru ve tarafsız bir şekilde bilgilendirmek olan gazetecilerin, şiddete hiçbir zaman boyun eğmeden en doğru ve gerçekçi bir şekilde kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecekleri belirtildi. (16 Mayıs 2014)
***
Gazeteciler Antalya’da bir araya geldi
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Vakfı (KAS) tarafından Antalya Belek’teki Ela Quality Otel’de 28. Türk-Alman Gazetecilik Semineri yapıldı.
“Güncel Siyasi ve Sosyal Sorunlar Üzerine Türk ve Alman Medya Perspektifinden Genel Bakış” konulu seminer, Soma’da hayatını kaybeden madencilerin anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.
Seminerin açılış konuşmasında TGC Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:
“Türkiye maden emekçilerinin geçirdiği büyük bir kazayla sarsılıyor. Türkiye’de bizi çok üzen, dürüst çalışan gazetecileri üzen bir olay var. Haber gizlemeye, hükümete yaranmak için haber örtmeye çalışılıyor. Reyhanlı’da, Uludere’de haber saklandı. Devletin Suriye konulu görüşmeleri medyaya sızdı. Sızdıranlar değil, gazeteciler suçlandı. Son olay da Soma’da. Soma’da yaşanan can kayıplarıyla ilgili bilgi değil, duygusal konular paylaşılmaya çalışılıyor. Gazeteciler gerçeği haberleştirmeli. Gazeteciler halkın gerçekleri öğrenme hakkı için, kamu yararı için sorularını sorabilmeli ve bunu haberleştirebilmeli.“
Konrad-Adenauer Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi (KAS) Dr. Colin Dürkop ise toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “28. toplantıyı yapıyoruz. Yıllardır aynı meslektaşlarımız Almanya ve Türkiye’den severek seminere katılıyorlar. TGC ile çalışabilmek bizi mutlu ediyor. Her yılın başında ele alınacak konuları planlıyoruz. Türkiye’deki, bölgedeki olaylar bu senenin konularını oluşturuyor. Suriye’de yaşananlar, Almanya ve Türkiye’deki seçimin yansımaları ve toplumsal olaylar bu yılki gündem maddelerimiz” dedi. (17 Mayıs 2014)
***
Haberciler yine engellerle karşılaştı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma ziyareti sırasında yaşananlardan sonra kendisini korumakla görevli CAT timinde yer alan korumaların tutumu daha da sertleşti.
Başbakan Erdoğan’ın bir vatandaşla görüşmesini her zamanki gibi görüntülemeye çalışan haberciler engellendi. Engelleme, Gazete Habertürk Başbakanlık Muhabiri Umut Tütüncü’ye karşı bir polis memurunun fiziki müdahalesine dönüştü.
Önceki gün de Soma’daki maden faciasını protesto için yürüyen yaklaşık 5 bin kişilik gruba polis müdahale etmişti. Yaşanan arbede sırasında Soma’daki faciayı takip eden gazeteciler de sıkılan sudan etkilendi. Hürriyet muhabiri Rıza Özel de plastik mermiyle yaralandı.
İzmir’deki protestolarda TV muhabiri Yiğit Ali Mercan darp edildi. Ulusal Kanal Kameramanı Serkan Bayraktar ile BirGün muhabiri Recep Yılmaz da Ankara’da polis saldırısına uğradı. Ajans Le Journal muhabiri Nazım Serhat Fırat’ın Soma’da gözaltına alındığı öğrenildi. (17 Mayıs 2014)
***
Evrensel gazetesi satanlara saldırı
'Evrensel Gazetesi' satan 3 öğrenci, tanımadıkları 4 kişinin saldırısına uğradıklarını iddia ederek polise şikâyette bulundu.
İzmit, Halkevi Durağında, manşetinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Madenci çocuğa yumruk attı' haberi olan gazetenin satışını yapan üniversite öğrencileri Çağıl Çağan Adıgüzel, Emre Kocaman ve Hasret Gültekin Kozan, iddiaya göre yanlarına gelen ve kimliği belirlenemeyen 4 kişinin tekme tokatlı saldırısına uğradı.
Saldırganlar olay yerinden kaçarken, saldırıya uğrayan öğrenciler Kocaeli Devlet Hastanesi'ne gitti. Burada ayakta tedavileri tamamlanan öğrenciler, Saraybahçe Polis Merkezi'ne giderek şikâyette bulundu.
Gazete satıcısı öğrenciler adına konuşan Arzu Erkan, "Gazete manşetimizde bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın vatandaşa attığı yumruk haberinden rahatsız olanlar saldırıda bulunmuşlardır. Saldırıda bulunanların biran önce yakalanmasını istiyoruz" diye konuştu. (20 Mayıs 2014)
***
Gazeteci Füsun Erdoğan, TGC’yi ziyaret etti
Özgür Radyo’nun kurucusu, gazeteci Füsun Erdoğan 8 yıllık tutukluluğun ardından geçtiğimiz günlerde tahliye edildi. Dışarıda olmasını öncelikle ailesine ve dışarıdaki sesi olan meslek kuruluşlarına borçlu olduğunu söyleyen Erdoğan, dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ni (TGC) ziyaret etti.
“Bugün dışarıdaysam, bu meslektaşlarım ve meslek örgütleri sayesinde” diyen Erdoğan şunları söyledi:
“En büyük teşekkürü aileme, sonra TGC’ye ve meslektaşlarıma borçluyum. Gazetecilere yönelik hukuksuzluk büyük. TGC bu süreçte bizi hiç yalnız bırakmadı. Cezaevinde tutuklu gazetecilerin olmadığı söyleniyor. Düşünce özgürlüğü mücadelesinde herkes TMK’dan yargılanıyor ve gazeteciler tutuklu. Meslek örgütleri daha fazla mücadele etmeli. İçerideki en büyük desteğiniz, dışarıdaki insanların sizin için bir şey yapması, duruşmalarda yalnız bırakılmamamız. Çığlıklarınızın, isyanlarınızın dışarıya ulaşması çok önemli. Bu süreçte TGC, GÖP, TGS ve Basın Konseyi, çok büyük dayanışma örneği gösterdi. Kendi haklılığıma inanıyordum ama sesimin dışarıda ses bulması, dışarıdan duyulması çok önemliydi. Bu dayanışmayı gösteren kişi ve kurumlara, başta TGC Başkanı Turgay Olcayto olmak üzere, herkese çok teşekkür ediyorum.
Yargılandığı davanın tamamen bir hukuk cinayeti olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu: “Sorun tutuklu gazeteciler sorunu değil, sorun memleketin genel sorunu. Memlekette hukuk cinayeti işleniyor, mahkemelerin geldiği nokta çok tartışmalı. Gerekçeli kararlar üzerinden bir yazı dizisi hazırladım. Çerez dağıtılır gibi, ceza dağıtılıyor. Hukuksuzluk 17 Aralık’tan sonra daha da ortalığa saçıldı ve gerçekler görüldü. Ben hukuksuz yargılandığımı ortaya koymaya çalıştım. Bu süreçte meslek örgütleri, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, TGS, GÖP ve ailem beni hiç yalnız bırakmadı.”
“Füsun Erdoğan’ın uzun bir tutukluluktan sonra özgür kalması, özellikle gazete emekçileri arasında hem sevinç, hem de ileriye dönük umut kazandırmıştır” diyen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto şöyle konuştu:
“Füsun Erdoğan’ın davasını zaman zaman izleyen ve hukukçu arkadaşlarla görüşen biri olarak, Füsun’un hukuk dışı bir yargılama sonucunda ceza aldığına inandım. Diğer meslek örgütleriyle cezaevindeki gazetecilere destek olmak için çalışmalar yaptık. TGC Yönetim Kurulu da, hem Füsun hem de diğer tutuklu gazeteciler için gerekli tüm çabanın gösterilmesi yolunda karar aldı ve bizlere destek verdi. Şimdi Füsun’u aramızda görmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Füsun’un, Bianet’te sürdürdüğü yazılarını şimdi daha özgür şekilde genişleterek yazacağını ve kamuoyuyla paylaşacağını biliyorum. Aramıza hoş geldin diyorum.” (21 Mayıs 2014)
***
TGC: Soma’da estirilen devlet terörü son bulmalı
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Soma faciasının ardından polisin gazetecilere yönelik tutumunu şiddetle kınadı.
TGC Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada; “Yüzlerce maden emekçisinin yaşamını yitirdiği Soma maden felaketinin ardından bölgede yaşananları ibretle izliyor, kamuoyunun haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını engelleyen polisiye tedbirleri ve gazetecilere yönelik şiddeti, yasaklamaları kabul edilemez bulduğumuzu önemle vurgulamak istiyoruz” denildi.
“Devlet erkinin ve iktidarın toplumun canını acıtan ve insanları yasa boğan bu dehşet verici olayı ‘Kader ‘ sözcüğü ile geçiştirme gayretleri ile yasaklarla ihmallerin üstünü örtme çabalarını da şiddetle kınıyoruz” ifadelerine de vurgu yapılan açıklamada şu görüşler yer aldı:
“Yakınlarını kaybetmiş acılı şehit yakınlarına, bölge insanına karşı Başbakan Erdoğan ve korumalarının gösterdiği tahammülsüzlük, şiddet içeren eylemler bölgede bir korku iklimi yaratılmasına dönük, demokrasi rejimi ile asla bağdaşmayan tavır ve davranışlardır.
TGC, bölgede estirilen devlet terörünün son bulmasını, halkın gerçekleri öğrenebilmesi için gazetecilere getirilen yasakların kaldırılmasını, acılarını dışa vuran şehit yakınlarına yapılan baskılardan vazgeçilmesini, toplumsal barış için vazgeçilmez bir koşul olarak görmektedir.
Böylesi bir acılı ortamda bile gazeteciliğin etik ilkelerini ayakaltına alan kimi gazete gruplarının medyada var olan kutuplaşmayı daha da derinleştirecek yollara başvurmaları ibretliktir. İktidara yaranma adına nesnel haber ve yorumlardan kaçınmaları, haberleri sansürleme gayretleri ve nihayet aralarında BBC muhabirinin, bir gazete sahibinin de hedef gösterilmesine varan etik dışı davranışları meslek örgütü olarak üzüntümüzü daha da artırmaktadır. Her toplumsal olaylarda sıkça rastlandığı gibi sahada görev yapan meslektaşlarımızın çalışmalarının engellenmesi, darp edilen, yaralanan arkadaşlarımızın güvenliklerinin sağlanamaması düşündürücüdür. 14 Mayıs Çarşamba günü Karşı Direniş muhabiri Burak Öz, Soma’da yaşamını yitiren işçilerin aileleriyle görüşürken Başbakan’ın korumaları tarafından gözaltına alınmıştır. Bir Gün Foto Muhabiri Recep Yılmaz Ankara’da polis saldırısına uğramıştır. 15 Mayıs Perşembe günü Onur Öncü basın kartı olmasına rağmen polis tarafından darp edilmiştir. Hayat TV İzmir kameramanı Yiğit Ali Mercan’ı polis gözaltına almaya çalışmıştır. Agelce Le Jurnal foto muhabiri Nazım Serhat Fırat çektiği fotoğraflar nedeniyle gözaltına alınmıştır. Ulusal Kanal kameramanı Serkan Bayraktar görüntü alırken polis tarafından tekmelenmiştir. 16 Mayıs Cuma günü Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Rıza Özel ensesinden plastik mermiyle yaralanmıştır. 17 Mayıs Cumartesi günü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Üsküdar Kısıklı’daki evinden çıkışı sırasında görüntü almaya çalışan gazetecilere korumalar müdahale etmiştir. Başbakan korumaları tarafından yüzüne yumruk atıldığını belirten Gazete Habertürk Başbakanlık muhabiri Umut Tütüncü gözaltına alınmaya çalışılmıştır. Dicle Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya plastik mermiyle sırtından yaralanmıştır. Evrensel gazetesi muhabiri Hasan Akbaş, Ankara’daki protesto gösterilerini izlerken polisler tarafından tartaklanmıştır. Soma’da yaşamlarını yitiren maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anarken yakınlarının derin acısını paylaşıyor ve sabırlar diliyoruz. Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için görev yaparken yaralanan tüm meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz.” (21 Mayıs 2014)
***
TGS: Gazetecilere dokunmayın
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Soma’da gazetecileri de hedef alan polis şiddetine tepki gösterdi.
Sendikadan yapılan açıklamada, “Madende yaşanan ölümlerden sonra tüm Türkiye işçi sağlığı ve güvenliğini konuşmaktadır. Görülüyor ki, basın emekçilerinin yaşadığı işçi sağlığı ve güvenliği sorunlarından biri de polis şiddeti haline gelmiştir” denildi.
TGS açıklamasında, “Soma’da yaşanan işçi katliamı toplumun tüm kesimlerini derinden yaraladı. Meslektaşlarımız, facianın ilk anından itibaren kurtarma çalışmaları konusunda halka doğru bilgi vermek, nedenini araştırmak ve kentte yaşanan dramı tüm dünyaya duyurmak için yoğun çaba içerisindeler. Soma’da yaşanan, yürekleri yakan ortam kuşkusuz basın emekçilerini de etkilemektedir. Tüm dünyanın gözü kulağı Soma’da. Olayın her yönünü, olaya ilişkin her türlü gelişmeyi duyurmaya çalışan gazeteciler, takdir edilmesi gereken bu çabalarına rağmen adeta kolluk güçlerinin hedefi haline geldi” ifadelerine yer verildi. (21 Mayıs 2014)
***
GÖP: Sözün bittiği yerdeyiz
Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), ülkemizde basın özgürlüğünün yok sayıldığına dikkat çekti. GÖP açıklamasında, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın televizyon ekranlarından, medya patronlarına yazarlarını kovması için çağrı yapması, basın özgürlüğüne müdahalenin ötesinde, basın özgürlüğünü yok saymaktır. Yaşanan felaketlerde siyasi sorumluluk alamayanların, medyanın sorumluluğunu sorgulamaya kesinlikle hakkı yoktur. Özellikle medyadaki yazarların kullandıkları sözcükler saptırılarak, onları suçlamak, hedef haline getirmek, ülke yönetimini üstlenmiş kişilerin ve devlet adamlarının görevi değildir. Yönetimdeki kişilerin, gazete yazarlarının kullandığı bazı kelimelerin yanlış olduğunu iddia etmesi ve onları toplum karşısında suçlamaları kaleme, ifade özgürlüğüne de açık müdahaledir. Özellikle suçlamaları yaparlarken, gazete patronlarına, bazı yazarların işine son verme baskısı niteliğindeki sözleri sarf etmeleri, demokratik bir ülkede, basın özgürlüğünün ve demokrasinin özüne aykırıdır. Sayın Başbakan’ı bir kez daha, sağduyulu davranmaya çağırmayı, görev biliyoruz” denildi. (21 Mayıs 2014)
***
Her koşula rağmen ‘Özgür Gazetecilik’
Düşünce Suçu Karşı Girişimi, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Şeffaflık Derneği tarafından düzenlenen 9. Düşünceye Özgürlük Buluşması, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Santral Kampüsü'nde gerçekleştirildi.
Seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
Seminerin ilk gününde 4 panel düzenlendi. "Medya ve sosyal medyanın rolü" başlıklı panelin moderatörlüğünü Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu yaptı. Oturumda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto ve gazeteci Ercan İpekçi konuşmacı olarak yer aldı.
TGC Başkanı Turgay Olcayto, basının tarihi hakkında bilgi vererek konuşmasına başladı.
Olcayto, günümüz medyasını şöyle anlattı:
“Son on yıllık süreçte basın en kötü dönemini yaşıyor. Hem tutuklu gazeteciler açısından hem basına konulan sansür ve oto sansür açısından durum çok vahim. Hem hükümetin hem de patronların baskısı var. Muhabir kalemi eline aldığı zaman ikili düşünmek zorunda kalıyor. Birincisi; acaba benim ele alacağım konu, şirketin menfaatleriyle çelişiyor mu, bunu yazabilir miyim? İkincisi de acaba bu başbakana gider de bana sıkıntı olur mu? Yarın bir gün başbakandan telefon gelir mi?”
Başkan Olcayto, sözlerini şöyle sürdürdü:
Asıl üzüntü veren konu da devlet erkiyle kavramlar üzerinde anlaşamıyor olmamız. Mesela basın özgürlüğü. ‘Nasıl olur da Türkiye, basın özgürlüğünde en sonlarda olur? Yabancılar bunu kasıtlı yapıyor” diyorlar. Ama biz anlatmaya çalışıyoruz ki; basın özgürlüğü, sizin anladığınız gibi, ‘ne kadar renkli gazete var, ne kadar çok televizyon var, ne kadar çok radyo var, herkes istediği zaman gazete çıkarıyor, internet açıyor, sosyal medya var.’ değil. Önemli olan, halkın ne kadar bilgilendiğidir. Haber saklanıyorsa, gizli diye haberler verilmiyorsa, şeffaflıktan uzaksanız o zaman Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur. Çünkü basın özgürlüğü, halkın doğruları ve gerçekleri öğrenmek ve haber almak hakkıdır. Bakın Roboski’den Reyhanlı da dahil Soma’ya kadar her şeyi halktan gizleme gayreti var? Türkiye’de bu gizleme olayı giderek arttı. Dolayısıyla da ana akım medyaya bakıldığında haberleri ya görmezden geliyorlar ya da içeride çok küçük veriyorlar. Baskı o kadar gelişti ki; sansürün çok ötesine geçti. Türkiye’de gazetecilik yapılamaz hale geldi. Aynı şekilde televizyonlar da bu görülüyor. Yakın zamana kadar sürekli haber kanalı olarak kurulan televizyonlar da bugün magazinle halkı oyalamaya çalışıyorlar. Sık sık değişen gündemlerin peşine takılıyorlar. Eğer iktidar gündem değiştirmekte gecikmişse kendileri bir yolunu bulup gündem değiştiriyorlar. Bu iktidarın yaptığı en büyük kötülük de medyada kutuplaştırma. Gazetecileri birbirine düşürme. Birkaç gün önce, sayın başbakan 3 gazetecinin ismini de vererek ‘Bunları nasıl gazetenizde tutuyorsunuz?’ diye tehditler savurdu, savcıları harekete geçmeye çağırdı. Gezi’den sonra pek çok arkadaşımız işten atıldı. Her toplumsal olayda kolu kırılan, plastik mermiyle yaralanan çok sayıda gazeteci arkadaşlarımız oluyor. Gazetecilere yönelik müthiş bir polis şiddeti var ve bu şiddet özellikle sol basında çalışan arkadaşlarımızı hedef alıyor. En çok onlar hırpalanıyor, hedef oluyor, ekipmanları zarar görüyor. Sosyal medyaysa özellikle Türkiye’de Gezi’den sonra bir umudu yeşertti. Gezi’yi ben bir simge olarak görüyorum. Ama bunun öncesi de vardı. Gezi’den önce Türkiye’de ivmesi yükselen bir sivil toplum inisiyatifi vardı. Ama ana akım medya bunu göstermiyor, halk da bunu görmüyordu. Ama Gezi’de patlayan olay bu inisiyatiflerin de lokomotifi oldu. Gezi’de insanlar arasında paylaşma yerleşti. Bireyci bir toplum olan Türkiye, paylaşmayı öğrendi.”
Başkan Olcayto, son alarak şunları dile getirdi:
“Gençlere çok güveniyorum. Özellikle yeni yetişen gazeteci arkadaşlara çok güveniyorum. Gazetelerinde yazıları, haberleri en doğru şekilde ulaştırmaya çalışan, bunun için editöryal servislerle kavgasını veren arkadaşlar var. Televizyonlarda yaptıkları belgesellerin yayınlanabilmesi için canla başla kavga veren arkadaşlarımız var. Onlara saygı duyduğumu belirtmek istiyorum. Ben de bağlantısız ve özgür gazeteciliğin, her koşula rağmen yeşereceğine inanıyorum.” (26 Mayıs 2014)
***
TGC Şiir ve Musiki Günleri’nde sezon finali
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği Basın Müzesi Şiir ve Musiki Günleri etkinliği, sanatçılar ve sanatseverlerin katılımlarıyla gerçekleştirildi. Etkinlikte 60. ölüm yıldönümü nedeniyle Sait Faik anıldı. Programı yöneten TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir ve sanatçı Mualla Tetik slaytlar eşliğinde Sait Faik’in hayatını, kişiliğini, hikâyeciliğini, şairliğini ve romancılığını anlattılar. Şiirlerinden örnekler sundular.
Programın ikinci bölümü, fethin 561. yıldönümü nedeniyle İstanbul konusuna ayrıldı. İstanbul’un güzelliklerini anlatan bir belgeselin gösterimi ve sunumundan sonra konuk şairler ve müzisyenler İstanbul şiirleri, şarkıları sundular. Müşfik Kenter’in sesinden Orhan Veli’nin İstanbul şiirleri görseller eşliğinde dinletildi. Programın müzikli bölümlerinde kanun sanatçısı Erman Ertan, Hadiye Arslan, Çetin Samancı. Halenur Kor, Dilek Emel, Aysel Kırcalı Özata katkı sundu.
TGC Şiir ve Musiki Günlerinin final programında şiir ve sohbetleriyle programa zenginlik kazandıranlar arasında şu isimler vardı: Erol Aktı, Ahmet Çitoğlu, Cemil Özyıldırım, Muammer Tuncer, Şükrü Disanlı, Baha Oral, Mehmet Nuri Yardım, Hüseyin Dal, Saadettin Kaplan, Mehmet Çiçek, Ömer Çınar, Mürsel Adıgüzel, Mualla Orhon, Aynur Adıbelli, Yılmaz Ayyıldız, Aysen Akdemir, Erol Akdemir, Muhsin Durucan, Şefike Albayrak, Orhan Gökçe, Asuman Soydan Atasayar, Ali Demir, Aziz Pınar, Salih Altun, Naci Karman, Yıldız Tuncel, Enver Hergüler, İzzettin Dönmez, Mustafa Kuşcuoğlu, Gülşen Şenderin. (26 Mayıs 2014)
***
TGC: Başbakan gazetecileri tehdit etmekten vazgeçmeli
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, Başbakan Erdoğan’ın son günlerde medyaya yönelik yaptığı açıklamaları eleştirdi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada;
“Son günlerde meslektaşlarımız Yazgülü Aldoğan ve Yılmaz Özdil ile Melis Alphan’ın da yer aldığı kimi köşe yazarlarına karşı açılan karalama kampanyasını basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün yeni bir ihlali olarak değerlendiriyoruz” denildi.
TGC açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“Başbakan Erdoğan’ın yazılarını beğenmediği gazetecileri eleştirirken sarf ettiği, incitici ve tehdit içeren sözcükleri, kamuoyunun bilgilenme, haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına yöneltilen bir saldırı olarak algılıyoruz. Başbakan Erdoğan’ın her konuşmasından vazife çıkaran, nesnel habercilik yerine iktidar sözcülüğüne soyunan bazı gazete ve gazetecilerin meslek ilkelerini çiğneyerek meslektaşlarını kamuoyuna hedef gösterdikleri gözlemlenmektedir. Meslektaşlarımızın işten atılmaları yolundaki iktidar baskılarına da destek veren bu çabaların kendilerine gazeteciliği yakıştıran bir kesimden gelmesi üzüntüden öte mesleğimizin yeni bir utancıdır da. TGC Yönetim Kurulu olarak sırf yazılarına gösterilen tahammülsüzlük nedeniyle hedefe konulan gazeteci ve yazarlarımızın arkalarında olduğumuzu, hukuksal ve iletişimsel desteğimizi var gücümüzle sürdüreceğimizi, meslektaşlarımız kadar kamuoyunca da bilinmesini istiyoruz. Başbakan Erdoğan’ı basın ve ifade özgürlüğüne saygı duymaya ve gazetecileri tehdit etmekten vazgeçmeye çağırıyoruz.
Ayrıca gazeteciliği yanlış yerlerde arayan bazı gazetecilere de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin C maddesinde yer alan Gazetecinin Sorumluluğu ilkesini bir kez daha hatırlatıyoruz: Gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve oto sansürle mücadele etmeli, halkı da bu yönde bilgilendirmelidir. Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine ve kamu otoritelerine karşı olmak üzere öteki tüm sorumluluklarından önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farlı olarak toplumsal nitelik taşır. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir ve paylaşır. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.” (28 Mayıs 2014)
***
İstanbul Tabip Odası'ndan TGC'ye ziyaret
Nisan ayında yapılan seçimlerde İstanbul Tabip Odası Başkanı olan Prof. Dr. Selçuk Erez, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret etti.
Ziyarette Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ile sanat tarihçisi, ressam, heykeltıraş ve gazeteci Gürol Sözen bulundu.
TGC Başkanı Turgay Olcayto, İTO Başkanı Prof. Erez’i seçimlerde kazandığı başarıdan dolayı tebrik ederek görevinde başarılar diledi. Demokratik Katılım Grubu'ndan seçimlere katılan Prof. Erez, yüzde 71 oranında oy almıştı. (28 Mayıs 2014)
***
Gazeteciler “Ayın Son Yemeği”nde buluştu
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) üyeleri, Geleneksel Ayın Son Pazartesi Yemeği’nde buluştu. Yeni üyelere rozetleri düzenlenen törenle takdim edildi.
Ayın son yemeğine; TGC Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Güver, Genel Sekreter Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu üyeleri Celal Toprak, İhsan Yılmaz, Göksel Göksu, Onur Kurulu Başkanı Ergin Konuksever’in de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
Açılış konuşmasını yapan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC’nin Mayıs ayı içinde yapılan çalışmaları hakkında bilgi verdi. TGC’nin yeni üyelerine rozetleri takıldı. (28 Mayıs 2014)
***
MİT TIR'ları davasında yayın yasağı
Adana’da 19 Ocak'ta, MİT'e ait TIR'ların durdurulmasıyla ilgili 13 asker hakkında müebbet hapis istemiyle açılan 'casusluk' davasının soruşturma aşamasından sonra, duruşmalarına da 'gizlilik ve yayın yasağı' konuldu.
Adana 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi, dosya içerisinde devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin yanı sıra, duruşmalarda devlet sırrı niteliğinde bilgi ve belgeler konusunda konuşmaların olacağı gerekçesiyle duruşmaların gizli yapılmasına ve yayın yasağı konulmasına karar verdi. Davanın görülmesine önümüzdeki günlerde başlanacak. (29 Mayıs 2014)
***
Başbakan Erdoğan yine medyayı eleştirdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin haftalık grup toplantısında BBC'nin maden faciası sonrasında Soma'da yaptığı röportajı eleştirdi.
Medya kuruluşlarını eleştirmeyi sürdüren Erdoğan; "Uluslararası basın kuruluşlarının bazı Türk muhabirlerinin de gazetecilik namusunu, meslek şerefini bir kenara bırakıp, bu kampanyalara dahil olduklarını da biliyoruz. En son Soma'da, uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, bakın bunun altını çiziyorum, 2 kadını figüran olarak kullandığını, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük.” dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle bitirdi: “Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başlarını örtüyor, üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor, ya olduğun gibi görün ya göründüğü gibi ol. Bununla güya, bizim insanımızı dünyada farklı gösterecek, böyle bir gayretin içerisine giriyor. Ama devran değişti, o bu tür dezenformasyon yapmak suretiyle aleyhe bir kampanya yapacağını zannederken tabi suçüstü yakalanıyor. Gezi olayları esnasında, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri esnasında bu ve benzer muhabirlerin davalarına hizmet için mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerin gördük.” (DHA) (29 Mayıs 2014)