Ekim 2014 Raporu

TGC Aydın Engin ve Murat Belge’nin mektupla tehdit edilmesini kınadı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu bir açıklama yaparak T24 ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Aydın Engin ile Taraf Gazetesi Yazarı Murat Belge'ye yönelik suikast düzenleneceği iddialarının en kısa sürede gün ışığına çıkarılmasını istedi.

TGC Yönetim Kurulu’nun yaptığı açıklamada şu görüşler yer aldı:

“T24 internet sitesine bırakılan bir mektup ile T24 ve Cumhuriyet gazetesi yazarı ve üyemiz Aydın Engin ile Taraf Gazetesi yazarı ve bilim insanı Murat Belge'ye yönelik suikast düzenleneceği belirtilmiştir. El yazısıyla kaleme alınmış ve kapı altından bırakılan notta, yazarlara yönelik ‘hakkınızda karar alınmıştır ve şahıslar vazifelendirilmiştir’ cümlesi kullanılmıştır. Günümüze dek aydınlatılmamış gazetecilere yönelik faili meçhul cinayetleri de göz önüne aldığımızda bu tip tehditlerin fevkalade ciddiye alınması gerektiğini düşünüyoruz. Güvenlikle ilgili birimlerin bu tehditler üzerinde titizlikle durması gerektiğine inanıyoruz. Düşünceyi ifade özgürlüğünün hala baskı ve tehditler altında bulunması demokrasimiz açısından düşündürücüdür. Meslektaşlarımıza yönelik nereden gelirse gelsin her türlü tehdidin karşısında olacağımız bir kez daha vurguluyoruz.” (2 Ekim 2014)

***

TGC: TİB’in Ezgi Başaran’ın yazısına erişimi engellemesi sansürdür

Radikal yazarı Ezgi Başaran’ın yazısına erişimin İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın başvurusu üzerine TİB tarafından yargı kararı olmadan engellenmesini protesto eden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada;

“Bu uygulama başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere birçok temel hakka müdahale niteliğindedir. Kararı protesto ediyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin TİB’e verilen yetkiyi iptal eden kararı ise Torba demokrasiden gerçek demokrasiye geçiş için umut vericidir” dedi.

TGC Yönetim Kurulu’nun açıklamasında şu görüşler yer aldı:

“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak torba yasa ile hayata geçirilen ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na dünyada eşi benzeri görülmemiş yetkiler veren düzenlemelerin basın ve ifade özgürlüğüne darbe vuracağını defalarca ifade ettik. Bunun son örneği, Radikal Gazetesi Yazarı Ezgi Başaran’ın yazısına erişimin İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın başvurusu üzerine TİB tarafından engellenmesi oldu. Bu kararı, basın ve ifade özgürlüğü açısından son derece sakıncalı olduğunu belirterek protesto ediyoruz. TİB’e verilen bu yetki demokrasinin yürürlükte olduğu insan haklarına saygılı hukuk devletlerinde hayal dahi edilemeyecek bir yetkidir. Bir yazarın yazısına erişimin yargı kararı olmaksızın engellenmesi güçler ayrılığı ilkesinin ve haberleşme özgürlüğünün ihlalidir. Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin Torba Yasa'yla Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) bir internet sitesini 4 saat içinde kapatmasına izin veren düzenlemeleri CHP’nin başvurusuyla iptal etmesi ise demokrasi adına sevindiricidir. Torba demokrasiden gerçek demokrasiye geçiş için umut vericidir. İnternet, iletişim özgürlüğü kapsamında bilgi ve görüş yayma ve bunlara ulaşma hakkı çerçevesinde korunan bir araçtır. İnternete yapılacak her müdahale, içeriğin yayılmasına veya erişilmesine doğrudan etki edecektir. İnternete yapılacak her müdahale, basın özgürlüğünü de yakından ilgilendirmektedir. İktidar ve muhalefet partilerinin temsilcilerini, sansür düzenlemelerinin değil, basın ve ifade özgürlüğünü genişletecek uygulamaların yaşama geçirildiği bir ülke için göreve çağırıyoruz.” (9 Ekim 2014)

***

GÖP heyeti, Kobani sınırında görev yapan gazetecileri ziyaret etti

Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Sözcüsü ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Uğur Güç, TGC Şanlıurfa Temsilcisi Mehmet Mahmutoğlu ile beraberindeki GÖP Temsilcileri, gazetecileri dinlemek üzere bayram arifesinde Kobani-Suruç sınırına gitti.

Uğur Güç izlenimlerini şöyle aktardı:

“Sınır hattı ve çevresinde görev yapan meslektaşlarımız sınır boyundaki bazı ilçelerde yerel halk tarafından engelleniyor, tazyikli su ve gaz bombalarıyla polis ve asker tarafından saldırıya uğruyor, gözaltına alınmaya çalışılıyor, fotoğraf çekilmesi ve görüntü alınması engelleniyor, kadın meslektaşlarımız tehdit ve tacize uğruyor. İki gazeteci arkadaşın makinelerine askerler tarafından el koyulduğu da söyleniyor.” (9 Ekim 2014)

***

TGC Şiir Musiki Günleri’nde “hazan”  teması işlendi

Şairleri, yazarları, gazetecileri, halk ozanları, müzisyenleri, sanatseverleri buluşturan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Basın Müzesi Şiir ve Musiki Günleri’nin 2014-2015 sanat sezonunun ilk programı yapıldı. TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir’in yönettiği Şiir ve Musiki Günleri’ne çok sayıda şair, yazar, müzisyen ve halk ozanı katıldı.

TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, “Hayatınızın hangi anını, şiirden ırak tutabilirsiniz? Yediğiniz ekmek, içtiğiniz su, soluduğunuz hava, üzerinde yaşadığınız toprak, akıp giden zaman hepsi şiirdir. Eylül ayrı bir şiir, ekim ayrı bir şiir, kasım ayrı bir şiirdir” diyerek sonbaharı kederin en güzeline ve şakaklarımıza düşen kara benzetti.

Şairlerin sonbaharla hüznü, sonbaharla melânkoliyi birbirine yakıştırdığını ve sonbahara hazan mevsimi dediklerini belirten Genel Sekreter Yardımcısı Özdemir, Servet-i  fünun ve Fecr-i Ati dönemleri şairlerinin sonbahar duygularını yansıttı.

Etkinlikte ağırlıklı olarak “Şiir ve Musikimizde Hazan” konusu işlendi. Hazanla ilgili görseller eşliğinde Ümit Yaşar Oğuzcan, Gültekin Sâmanoğlu, Yahya Kemal Bayatlı, Edip Cansever, Ahmet Haşim, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Çahit Sıtkı Tarancı gibi şairlerin sonbahar şiirlerinden örnekler verildi. (13 Ekim 2014)

***

IŞİD cinayetleri bitmiyor

IŞİD, ABD ve Britanyalı gazetecilerden sonra şimdi de Irak'ın Samara kentinde gazeteci Raad Mohamed Al-Azaoui'yi öldürdü. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (İFJ) gibi gazetecilik örgütleri, uluslararası yardım çağrısı yaptı.

İnfazı kınayan RSF örgütü, “Gazetecilerin açık bir şekilde infaz edilmeleri bir savaş suçudur” dedi.

RSF Programlar direktörü Lucie Morillon, “Eli kanlı örgüt, özellikle propagandasını yapmaya yanaşmayanları ortadan kaldırıyor” diyerek cinayeti kınadı. (14 Ekim 2014)

***

Gözaltına alınan 5 gazeteci serbest

Diyarbakır’da çıkan olaylar sırasında halkı provoke edip, çocukları lastik yakma ve yol kapatmaya yönlendirdikleri gerekçesiyle gözaltına alınan biri kadın Almanyalı 5 gazeteci polisteki soruşturmasının ardından serbest bırakıldı. (14 Ekim 2014)

***

Çatışma hattından gazeteciler uzaklaştı

IŞİD ile YPG güçleri arasındaki çatışmaları takip eden gazeteciler de bulundukları alana ateş açılması üzerine bölgeden güçlükle ayrıldı. Kobani'de IŞİD ile YPG güçleri arasındaki çatışma Mürşitpınar Sınır Kapısının yaklaşık 200 metre mesafesinde giderek yoğunlaşmaya başladı. ABD öncülüğündeki koalisyon uçakları ise IŞİD mevzilerini havadan bombalamayı sürdürürken, yükselen dumanlar Türkiye tarafından çıplak gözle görülüyor. (14 Ekim 2014)

***

Guardian: Haber servisleri baskı altında

İngiliz Guardian gazetesinde, "IŞİD tehdidi giderek büyürken kendi içinde kuşatılan Türkiye yurtdışındaki komşularını kaybediyor" başlıklı bir makale yayınlandı.

Yazıda, medyadaki sansüre de değinildi. Haber servislerinin sürekli bir canlı baskı altında olduğu ve hiç kimsenin işinden atılma korkusuyla açıkça şikâyette bulunamadığı ileri sürüldü. Makalede, bazıları için medyanın sıkı bir şekilde kontrolü dolayısıyla 'Yeni Türkiye'nin daha çok 'Cesur yeni Türkiye' anlamına geldiğini yazdı. (14 Ekim 2014)

***

TGC ve RSF’den muhabir Arzu Geybullayeva’ya destek

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcisi Erol Önderoğlu, Azerbaycan’da hedef haline getirilen Agos muhabiri Arzu Geybullayeva’ya destek çağrısı yaptı.

Geybullayeva’nın haberleri nedeniyle bir süredir Azerbaycan’ın milliyetçi kesimince tehdit edildiğini öğrendiklerini belirten Başkan Olcayto,

“Gazeteci hangi ülkede yaşarsa yaşasın, basın özgürlüğünü de beraberinde taşır. Bu şu anlama gelir, haber hangi kökenden olursa olsun her bireyin hakkıdır. Her birey özgür bir biçimde yayınlanan haberleri okumak hakkına sahiptir” şeklinde konuştu.

Olcayto sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kendi ülkesinin komşusuyla siyasi ilişkileri düzgün olmasa da görevini yapmaktan başka bir şey yapmayan bir muhabire Azerbaycan basını ve yetkilileri sahip çıkmalı. TGC olarak, zaman zaman ülkemizde de yaşanan bu tür olayların en azından uluslararası alana da sıçramaması dileğindeyiz. Azerbaycanlı meslektaşlarımızdan hoşgörü ve Agos muhabirine destek bekliyoruz.”

RSF’den Önderoğlu da, medyanın ülkelerarası gerginlikleri besleyici tarzda yayıncılık yapmasının gazeteciliğin zararına olduğuna işaret ederek, İstanbul merkezli bir gazete için çalışan Geybullayeva’nın Azerbaycan’da çalışamaz hale getirilmesinin Ermenistan sorununa bir fayda sağlamayacağını ifade etti. (15 Ekim 2014)

***

Almanya: Sınırda gazetecilerin çalışabilmesi için çözüm bulunmalı

Kobani gösterilerini görüntülemek için Türkiye’de bulunan Alman gazetecilerin polis tarafından gözaltına alınmaları Alman medyasında geniş yankı buldu.

Basın toplantısı düzenleyen Almanya Federal Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dr. Martin Schafer,

“Gazeteciler Diyarbakır’da serbest bırakıldılar. 3 gazetecinin de mesleklerini icra edebilmeleri için makul bir çözüm bulunması gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.

Alman devlet kanallarında yapılan açıklamalarda basın özgürlüğüne dikkat çekilerek tutuklamalar eleştirildi. (15 Ekim 2014)

***

TGC Bingöl’deki yayın yasağına karşı çıktı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu Bingöl’de iki polisin öldürülmesi olayı ardından getirilen yayın yasağının halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına direkt müdahale olduğunu açıkladı.

Yayın yasağının kaldırılmasını isteyen TGC Yönetim Kurulu’nun yaptığı açıklamada şu görüşler yer aldı:

“Türkiye yasaklar ülkesi olma yolunda ısrarla devam ediyor. Son olarak Bingöl’deki polislerin öldürülmesiyle ilgili haberlere yayın yasağı getirilmesi, basın özgürlüğüne müdahale ve sansür niteliği taşımaktadır. Türkiye’de Hatay Reyhanlı’daki patlama haberlerine, Suriye tapelerine, Adana ve Hatay'da MİT'e ait olduğu iddia edilen TIR'ların durdurulmasına ilişkin haberlere, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına ve Musul Başkonsolosluğundan IŞID terör örgütü tarafından kaçırılan Türk vatandaşlara yönelik haberlere getirilen yayın yasakları, ülkemizde kural haline gelmiş ve ilk başvurulan yollardan biri olmuştur. Yayın yasakları ülkemizin hiçbir sorununu çözmemiştir ve çözemeyecektir. Kısacası bu dönemde verilen yayın yasaklarının sonucu demokratik bir toplumdan uzaklaşma olmuştur. Bu haberlerin yapılması kamu adına denetlemedir. Kamuoyuna yansıyan olay ne kadar vahim olursa olsun halkın haber alma hakkı zedelenmemelidir. Aksi halde basın, kamuoyunun gözü kulağı olma şeklindeki hayati rolünü oynayamaz. Gerçekleri öğrenmek, bilmek herkesin hakkıdır. Bu hak zedelendiğinde olay hakkında gerçek olmayan, spekülasyona dayanan bilgiler ortalıkta dolaşmaya büyümeye başlayacaktır ki asıl tehlike de bu olacaktır. Dolayısıyla asıl olan yasak değil, halkın haber alma hakkının sağlanmasıdır. Karar bu nedenlerle hukuka ve yasaya aykırıdır ve kaldırılması gerekir." (15 Ekim 2014)

***

Meslek örgütlerinden Özgür Gündem’e destek

Adana’da gazete dağıtımı yaptığı sırada silahlı saldırıda Azadiya Welat çalışanı Kadri Bağdu’nun katledilmesi Özgür Gündem Gazetesi önünde yapılan açıklamayla protesto edildi.

Protestoya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Evrensel Gazetesi Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Mustafa Kuleli de katıldı.

Başkan Olcayto, Bağdu’nun katledilmesindeki amacın "gazeteciler üzerinde korku iklimi yaratmak" olduğunu ifade ederek, "Ancak, gazeteciler gerçekleri yazmaktan yılmayacak" dedi.

Bölgede gazetecilik yapmanın zorluklarına dikkat çeken Başkan Olcayto, özellikle Azadiya Welat’ta çalışmanın daha da zor olduğunu, demokratik şeffaf bir ülke olmak için Bağdu’nun faillerinin ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. (16 Ekim 2014)

***

Muhabirler ‘polis şiddeti’ne isyan etti

Diyarbakır’da Kobani eylemleri sırasında polisler tarafından gözaltına alınan Almanyalı gazeteciler, polis şiddetine maruz kaldıklarını anlattı.

Diyarbakır’da, “Siz halkı tahrik edip, çocuklara lastik yaktırıyorsunuz” gerekçesiyle polisin gözaltına aldığı Alexandra Kasprzok, Björn Kietzmann, Christian Gruber, Ruben Nevgebaver ve Chris Grodzki isimli 5 Almanyalı gazeteci, savcılık tarafından ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Gazetecilerden Björn Kietzmann, daha önce böyle bir şey ile karşılaşmadıklarını ve sadece haber yapmak için Türkiye’ye geldiklerini söyledi. Gazeteci Chris Grodzki ise gözaltına alındıkları sırada polislerin hakaret ve küfürlerine maruz kaldıklarını anlattı. (16 Ekim 2014)

***

Vali’nin hedefi yine gazeteci

Gezi parkı eylemleri esnasında katledilen Ali İsmail Korkmaz haberleri nedeniyle Gazeteci İsmail Saymaz’a mail atarak hakaret eden Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, bu sefer de Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Selda Güneysu hakkında tehdit eden bir açıklama yaptı.

Güneysu, Tuna’nın apartman yapılmak üzere temeli kazılan Sinop’taki babasına ait arazide 10. yüzyıla dayandığı belirtilen tarihi antik amfora fırını ile seramik atölyesi çıktığına dair haber yapmıştı.

Vali Güngör Azim Tuna da yerel basına “O muhabiri biraz meşhur edeceğiz” diyerek tepki göstermişti. Bunun üzerine Cumhuriyet gazetesi Vali Tuna’yı aradıklarını belirten bir haber yaptı.

Cumhuriyet gazetesi Tuna’nın “Neticede zaman zaman bu tip haberlerle muhatap oluyoruz. ‘Elimize bir fırsat geçti, biz de vuralım’ şeklinde haberler yapılıyor. Sonra bu haberler çıktıktan sonra açıklama yapmanın da etkisi olmuyor. Siz tabii meşhur olmak için böyle bir haber yapmamış da olabilirsiniz” dediğini yazdı. (16 Ekim 2014)

***

TGC Başkanı Olcayto: Gazeteciler bölünmüş durumda

Türkiye’nin en yaygın meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC), düzenlendiği Medya –Siyaset İlişkileri başlıklı toplantıda, Türkiye’deki ve dünyadaki medya, siyaset ve sermaye ilişkisi ele alındı.

Basın Müzesi’nde gerçekleştirilen toplantıya, TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC önceki Başkanı Orhan Erinç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir,  Gazeteciler ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı Genel Sekreteri Engin Köklüçınar’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Başkan Olcayto şöyle konuştu:

“Medya için söylenecek çok şey var. ‘İçi bizi, dışı sizi yakar’ demek belki de doğru. İçi bizi yakıyor; çünkü gazeteciler olarak; bir bütünlük sağlayamıyoruz. Ne yazık ki son derece sert bir şekilde bölünmüş durumdayız. Birbirimizi sevmiyoruz, birbirimizi zaman zaman hedef gösteriyoruz. O kadar hedef gösteriyoruz ki,  bu konuda tehdit alan arkadaşlarımız var. Bu da elbette meslek örgütü olarak bizi çok üzüyor. Bunun dışında geçen sene, siyasi baskılarla çok zorlandığımız bir yıl geçirdik. Bu sene hiç değilse ‘cezaevindeki arkadaşlarımız dışarıda’ diye kendimizi biraz daha rahat hissediyoruz; ama sansür özellikle de oto sansür hâlâ devam ediyor. Ana akım medyada haber gizleme,  halkın gerçekleri öğrenme hakkına sansür koyma girişimleri hızla devam ediyor. ‘Basın özgürlüğünde bizi niye son sıralarda gösteriyorlar?’ diye iktidardan kızanlar var. Basın özgürlüğünü eğer evrensel ölçütlerde ele alırsak; halkın gerçekleri öğrenmek, doğruları bilmek hakkıdır. Bu hak, halktan gizleniyorsa o zaman o ülkede basın özgürlüğü yok demektir. Uluslararası örgütler yaptıkları son açıklamalarda, ‘Türkiye’yi basın özgürlüğü olmayan ülke’ olarak ilan ettiler. Bu da ayrıca bütün ülke için üzücü diye düşünüyorum.”

TGC Önceki Başkanı, Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Erinç’in moderatörlüğünü üstlendiği toplantıda, eski büyükelçi ve yazar Onur Öymen "Bir Propaganda Silahı Olarak Basın"; Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ali Sirmen "Siyaset Kıskacında Medya" başlıklı konuşma yaptı. (16 Ekim 2014)

***

Medyada 6 ayda 981 işten çıkarma oldu

Avrupa Birliği (AB) Sivil Düşün Programı çerçevesinde yürütülen 'Özgürlük için Basın' Eylül 2014 ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri raporu yayınlandı.

Sansür, gazetecilerin çalışma koşulları, baskı ve uygulanan cezalar itibariyle dikkat çeken tespitlerin yer aldığı raporda, 2014 yılının ilk yarısında 981 basın çalışanının işten çıkarıldığı belirtildi. (20 Ekim 2014)

***

Dink cinayetinde gizlilik Genelkurmay’a sorulacak

MİT Müsteşarlığı, "Dink cinayetine ilişkin TBMM ile paylaşılan belgelerin 'devlet sırrı' olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı'ndan sorulmasını istedi.

İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Ogün Samast ve avukatı katılmazken, Dink ailesinin avukatları Hakan Bakırcıoğlu ve Cem Halavut geldi. Duruşmaya, avukat Levent Yıldırım, şehir dışına taşındığı için müvekkili Samast'ın avukatlığından istifa ettiğine dair dilekçe gönderdi.

Dink cinayeti ana davasına bakan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, gönderdiği yanıtta, iki dosyanın birleştirilme taleplerinin 30 Ekim'deki duruşmada değerlendirileceğini belirtti.

MİT Müsteşarlığı'ndan, mahkemenin "Dink cinayetine ilişkin TBMM ile paylaşılan belgelerin 'devlet sırrı' olup olmadığı" yönünde sorusuna yanıt geldi. Müsteşarlık "Hususların 'devlet sırrı' olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı'na sorulması gerektiğinin uygun olacağı" yönünde görüş bildirdi.

Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, MİT tarafından TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na sunulan her türlü belgenin kendilerine verilmesi gerektiğini belirterek, bunun Dink cinayetini işleyen örgüt bağlantılarının ortaya çıkarılması yönünden zorunlu olduğunu kaydetti.

Bu zorunluluk nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı'na herhangi bir soru sorulmasının gereksiz olduğunu düşündüklerini dile getiren Bakırcıoğlu, Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu'nda yapılan araştırmada, varsa ve daha önce konulan kısıtlama kararı kaldırılmışsa cinayetle ilgili bilgi ve belgelerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan istenmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, MİT Müsteşarlığı'ndan gelen cevabi yazı doğrultusunda, Genelkurmay Başkanlığı'na yazı yazılarak, Dink cinayetine ilişkin TBMM ile paylaşılan belgelerin "devlet sırrı" olup olmadığı yönünde görüş sunmasını istedi.

Talep üzerine Dink cinayeti soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi'ne dava dosyası ve klasörlerin UYAP üzerinden gönderilmesine hükmeden heyet, Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu'nda yapılan araştırma sonunda ele geçen belge ve bilgilerde kısıtlılık kararının devam edip etmediğinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan sorulmasını kararlaştırdı. Mahkeme, duruşmayı erteledi. (20 Ekim 2014)

***

Gazeteciler, siyaset ve sermaye kıskacında

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır'ın basın özgürlüğü ile ilgili sözleri basın örgütlerinin tepkisini çekti

Brüksel’e giderek Türkiye’nin yeni AB iletişim stratejisini tanıtan AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır’ın, Financial Times Gazetesi Editörü David Gardner’in sorularını yanıtlarken basın özgürlüğü sorununa dair söyledikleri, Türkiye’deki basın örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı.

Konuyla ilgili olarak değerlendirmede bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:

“AB’den Sorumlu Bakan Volkan Bozkır’ın Brüksel’de medya üzerine yaptığı değerlendirmeleri okuduk. Bu değerlendirmelere bütünüyle katılmak mümkün değil. Günümüzde medya-sermaye-siyaset ilişkileri hiç olmadığı kadar birbirinin içine girmiştir. Bu ortamda sıkıntıya uğrayan sadece sahada çalışan gazeteciler değil, düşündüğünü özgürce ifade etmeye çalışan yazarlardır. İktidarın söylemlerinden kendilerine ders çıkaran gazete patronları sansürü, oto sansürü kullanmada, kullandırmada öne çıkmışlardır. Dolayısıyla özellikle ana akım medyada muhalif gazeteci, yazar barınmamaktadır. Halkın gerçekleri öğrenme, doğru haber alma, bilgilenme hakkını yok etmektir. Bunları düşündüğümüzde, Bakanın görüşlerine katılmıyoruz. Gazeteciler söylediğimiz gibi medya-siyaset-sermaye üçgeninin kıskacında zorluklar içinde görevlerini yapmaya çalışmaktadır.” (21 Ekim 2014)

***

Ölen gazetecinin cenazesi ailesine teslim edildi

TV muhabiri Serana Shim’in ölümü tepkilere neden oldu. Press TV’den “Olayı aydınlatın” çağrısı geldi.

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, trafik kazasında hayatını kaybeden, İran'da İngilizce yayın yapan Press TV muhabiri Serana Shim'in cenazesi ailesine teslim edildi.

Suruç-Şanlıurfa karayolunun 10. kilometresinde dün, Shim ve kameraman Judy July'in içinde bulunduğu 31 AES 18 plakalı otomobil ile Şükrü S. idaresindeki 34 NGN 42 plakalı beton mikserinin çarpışması sonucu Shim hayatını kaybetmişti.

Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, Shim'in, ölümünün ardından ortaya atılan iddiaların gerçek dışı olduğunu belirterek, ''Soruşturma neticelendiğinde detaylı açıklama yapacağız'' dedi.

Kazayla ilgili detaylı soruşturmanın başlatıldığını vurgulayan Küçük, ''Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. İddialar tamamen gerçek dışıdır. Bunlar, Türkiye'yi güç durumda bırakmaya yönelik girişimlerdir. Soruşturma neticelendiğinde detaylı açıklama yapacağız'' ifadelerini kullandı. (21 Ekim 2014)

***

Kışlalı'nın ölümünün üzerinden 15 yıl geçti

Eski Kültür Bakanı, öğretim üyesi ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ahmet Taner Kışlalı’nın evinin önünde arabasına yerleştirilen bombanın patlatılmasıyla öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçti. (21 Ekim 2014)

***

Yerel gazeteye 'paralelci' suçlaması

Erzurum merkez Palandöken Belediye Başkanı AKP’li Orhan Bulutlar'ın, yayımlanan bir haber nedeniyle açıklama gönderdiği yerel gazeteyi 'parelelci' olarak göstermesi tartışma yarattı.

Hemen ardından ikinci açıklamada 'parelel' ifadesini kaldıran Başkan Bulutlar'a tepki gösteren yerel gazete de "Biz halkın tarafındayız" karşılığını verdi. (21 Ekim 2014)

***

''İfade özgürlüğü'' yasal kuşatma altında

BİA Temmuz-Eylül 2014 Medya Gözlem Raporu'na göre;  3 ayda 21 gazeteci, bir yerel gazete matbaası saldırıya uğradı, 2 haber sitesine polis baskını yapıldı. 4 gazeteci sözlü saldırıya uğradı; Aydın Engin ve Murat Belge dahil üç gazeteci ve iki gazete de tehdit edildi. (23 Ekim 2014)

***

Gazeteciler Basın İş Kanunu’nu değerlendirdi

Türkiye'nin en yaygın gazetecilik meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS),  avukatları, gazetecileri, konusunda uzman akademisyenleri; Basın İş Kanunu Değerlendirme Toplantısı’nda bir araya getirdi.

Taksim’deki Hill Otel’de düzenlenen toplantıya; TGC Başkanı Turgay Olcayto,  TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, TGC Yönetim Kurulu Üyeleri Göksel Göksu, Kamil Masaracı, TGC Önceki Başkanı Orhan Erinç, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, TGS Ankara Şube Başkanı Esra Koçak, TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş,  gazeteciler Tuğrul Eryılmaz, Atilla Özsever, Kadri Gürsel, Aydın Engin’in de aralarında bulunduğu 80’e yakın kişi katıldı.

Toplantıda konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:

“Basından sorumlu Bakan ve Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bizleri Ankara’ya çağırmıştı. Ankara’daki toplantıya katıldık. Kendimizi ve kurumumuzu tanışan bir konuşma yaptığımız bir tanışma toplantısıydı. Orada 5953 sayılı kanunun çok eski bir yasa olduğu, artık günümüz şartlarına uygun bir düzenlemenin yapılması gerektiği üzerine odaklanıldı. Aslında bakarsanız 5953 sayılı yasa 1952’de çıkmış, daha sonra çalışan gazeteciler lehine düzenleme yapılan 212 dediğimiz bir yasa. Ondan beri de özellikle sahada çalışan meslektaşlarımızın sorunlarını gazete patronları, hükümetler, gelmiş geçmiş iktidarlar hiç dikkate almadılarsa bu onların ayıbıdır. Çünkü Türkiye’de her şeye rağmen çok güç koşullarda gazetecilik yapılmaya çalışıyor. Gazeteciler; yaralanma, dayak yeme pahasına haber alma çalışmalarını sürdürüyorlar.  Biz istedik ki,  arkadaşlar kendi düşüncelerini söylesinler. Bu konuda ne düşündüklerini açıklasınlar. Biz bu düşüncelerden sentez yapalım. Bir çalışmamız var. Belki alternatif bir kanun teklifi hazırlayabiliriz.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Uğur Güç, gazetecilerin yaşadığı sorunlara değinerek ve şunları söyledi:

“212’nin bize getirdiği kıdem tazminatı, maaşlara ve mesailere yüzde 5 gecikme zammı gibi kazanımların korunmasını istiyoruz.  212 yasada bulunan ikramiyenin korunmasını istiyoruz. Bugün geldiğimiz noktada gazetecilik küçüle küçüle yok olacak gibi görünüyor. Bütün şirketler küçülmeye gidiyor. Yeni medya oluşuyor. Sosyal medya üzerinden yayılan bir gazetecilik var ve bunun ne kadar gazetecilik olduğunu da tartışmak gerekiyor.”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük, şunları dile getirdi:

“Basın İş Kanunu’nun yasalaşma süreci tartışılabilecek bir süreçtir. Tam 62 yıldır hukuk hayatında ayrı bir kanun olarak yer alıyor.  Medya sahipleri, gazeteciler ve iktidar tarafından biline bir kanun. ‘Basın Kanunu’nu nasıl değiştirelim?’ diye ortaya atılan her soru gazetecilik meslek örgütlerini tedirgin etmektedir. Son 1 yılı düşünün; tüm iyi niyetli olduğu söylenen kanunlar birer tutsaklık haline geldi. Bu nedenle Basın İş Kanunu’nda değişik sorusu tedirginlik yaratıyor. Öncelikle Basın İşletmeciliği kavramı tartışılmadan basın özgürlüğünün gerçekleşmesi bir hayaldir. Basın İşletmesi kavramı diğer iş kollarındaki gibi ticaret hükümlerine mi dahil olmalıdır yoksa ayrı bir statü mü olmalıdır? Bunlar aslında bugün tohumlarını atıp bundan sonraki süreçte tartışılması gereken bir kavram olarak düşünüyorum. Bugün ne yaptığımız mutlaka gelecekte de ne olacağımızı belirleyecek. Geleceğimizi ön görmek ve ona göre bir strateji belirlemek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası Hukuk Müşaviri, avukat Meliha Selvi, şunları dile getirdi:

“Basın İş Kanunu’nun mükemmel olduğunu düşünüyorum. Sadece bir eksiği var. İstifa eden gazetecinin kıdem tazminatı almasıyla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor. Kanun’da istifa eden gazetecinin kıdem tazminatı alması gerektiği hükümlere yazılmıyor. Düzenlemede 2 sene sonra girecek diye yazıyor, geçici madde olduğu için düşüyor ve istifa eden gazeteci, kıdem tazminatı alamıyor. Hâlbuki ki istifa halinde de kıdem tazminatı alınabilmeli. Ücret zammının ise 2 yıldan bir yıla düşürülmesi gerekiyor. Yıllardır zam alamayan gazeteciler var. Kadın gazetecilerle ilgili bir eksiğimiz var. Doğum yaptıktan sonra ücretsiz izin kullanma hakkı verilmeli.” (26 Ekim 2014)

***

Gazeteciler “Ayın Son Yemeği”nde buluştu

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti restoranında düzenlenen Geleneksel Ayın Son Pazartesi Yemeği’nde gazeteciler bir araya geldi. Ayın son yemeğine; TGC Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Vekili Vahap Munyar,  Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Yönetim Kurulu Üyesi  İhsan Yılmaz’ında aralarında bulunduğu gazeteciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC’nin Ekim ayı içindeki etkinlikleri hakkında bilgi verdi.

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, şunları söyledi:

TGC ve TGS,  80’ye yakın gazeteci, sendikacı, akademisyen ve hukukçuyu bir araya getirerek Basın İş Kanunu’nu ele aldı. Toplantıda hükümetin genel iş yasasına katmayı planladığı Basın İş Kanunu’nun ayrı bir kanun olarak korunması gerektiği konusunda katılımcılar görüş birliğine vardı.  Basın İş Yasası’nın aslında gazeteciyi değil “halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı”nı koruduğunu hatırlatan konuşmacılar, “Ücret peşin ödenmeli ki, gazeteci görevini rahat yapabilsin” dedi.

Basın İş Yasası’nın tartışmaya açılmasının zamanlamasını “manidar” olarak nitelendiren katılımcılar, iktidarın medya patronlarının baskısıyla Basın İş Yasası’nda peşin ödenmeyen ücretlere getirilen yüzde 5 faiz uygulaması ve kıdem tazminatını tırpanlayacak bir uygulamaya hazırlandığını belirtti. Basın özgürlüğünün ancak editöryal bağımsızlık ve sendikalaşmayla sağlanabileceği vurgulandı.

Ekim ayında TGC, medyanın siyaset ile ilişkisinin değerlendirildiği bir toplantı düzenledi. Toplantıda konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, gazetecilerin tehdit edilmesinin, hedef göstermesinin ciddi bir sorun haline geldiğine dikkat çekti. TGC, Bingöl’de iki polisin öldürülmesi olayı ardından getirilen yayın yasağının halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına direkt müdahale olduğunu açıkladı. Yayın yasağının kaldırılmasını isteyen TGC, yayın yasaklarının hiçbir sorunu çözmeyeceğine vurgu yaptı. Radikal yazarı Ezgi Başaran’ın yazısına erişimin İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın başvurusu üzerine TİB tarafından yargı kararı olmadan engellenmesini protesto eden TGC Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada  ‘Bu uygulama başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere birçok temel hakka müdahale niteliğindedir. Kararı protesto ediyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin TİB’e verilen yetkiyi iptal eden kararı ise Torba demokrasiden gerçek demokrasiye geçiş için umut vericidir” dedi.

T24 ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Aydın Engin ile Taraf Gazetesi Yazarı Murat Belge'ye yönelik suikast düzenleneceği iddiaları üzerine TGC, bir açıklama yaparak olayın en kısa sürede gün ışığına çıkarılmasını istedi. Gelenekselleşen TGC Basın Müzesi Şiir ve Musiki günleri 2014-2015 sanat sezonunun ilk programında Şiir ve Musikimizde Hazan konusu işlendi. TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir’in yönettiği etkinliğe çok sayıda davetli katıldı. TGC önceki başkanlarından Burhan Felek adına düzenlenen Basın Hizmet Ödülleri bu yıl Engin Köklüçınar, Ertan Ünal, Hikmet Çetinkaya, Hulusi Turgut, Hüseyin Kırcalı, Mustafa Küçük, Raşit Yakalı, Ümit Gürtuna, Üstün Akmen, Yalçın Pekşen’e verilecek. Ekim ayı içinde üyelerimizden Cengiz Alpman’ı, Faruk Kırkan ve Saruhan Ayber’i kaybettik.  Değerli gazetecileri saygıyla anarken ailesine, yakınlarına ve basın topluluğumuza tekrar başsağlığı diliyoruz.”

Açılış konuşmasının ardından rozet törenine geçildi. (29 Ekim 2014)

***

TGC, Hrant Dink Davası’nı izledi

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin verilen kararın Yargıtay tarafından kısmen bozulmasının ardından davanın 9. duruşması görüldü.

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu Üyesi Göksel Göksu ve TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük’ün de aralarında olduğu çok sayıda kişi izledi.

Mahkeme, Yargıtay’ın bozma ilamına uyarak Erhan Tuncel’in de aralarında bulunduğu sanıkların yargılanmalarına karar verdi. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Ogün Samast’ın "terör örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla çocuk mahkemesinde yargılandığı davanın, ana davayla birleştirilmesine karar verdi.

Ayrıca duruşmada, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait 2013/170 esas sayılı dava dosyasının 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosya ile birleştirilmesine yer olmadığı dile getirildi.  Duruşmada sanıklardan Osman Hayal’in emniyetçe fotoğraflarının temin edilip, dosyada mevcut olay yerine ilişkin güvenlik kamerası görüntülerle karşılaştırılması için TÜBİTAK’a gönderileceği ifade edildi.

Ayrıca duruşmada sanıklardan Ahmet İskender’in yakalamalı halinin sürdürülmesine ve yakalanmasının beklenmesi kararı verildi. Duruşma, 23 Ocak 2015 saat 14.00 tarihine ertelendi.

Duruşma öncesi “Hrant’ın arkadaşları” adlı grup, adliye önündeki alanda toplandı. “Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz” yazılı pankart açan ve ellerinde ‘83’ten yargıla yazılı’ dövizler taşıyan grup adına açıklamayı gazeteci-yazar Yetvart Danzikyan yaptı.

Adalet Bakanlığı’nın, savcılığın ‘Kamu yararına bozma’ talebini reddederek, İstanbul Eski Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, eski İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve 6 polisin, Hrant Dink cinayetinden soruşturulmasına izin verdiğini hatırlatan Danzikyan, “8 yılın ardından nihayet taş yerinden oynadı. Çünkü kamu görevlilerinin bir kısmının yargılanmasının önü açıldı” dedi. (31 Ekim 2014)